Tutunamayanlar Kitabının Hikayesi
Şimdiki yazımızda “Tutunamayanlar Kitabının Hikayesi” incelemeye çalışacağız.
Tutunamayanlar Kitabının Hikayesi
Her kitabın bir yazarı vardır ama, çok az yazar ve kitabı, Oğuz Atay ve Tutunamayanlar kadar iç içedir. Türk romanının tarihinde veya geleneğinde “farklı” bir yerde duran Tutunamayanlar’la ilgili hikâye veya yorumdan çok, değinmeler var bu yazıda. Aşağıdaki bölüm çok geniş ölçüde Yıldız Ece- vit’in “Ben Buradayım…” Oğuz Atay’ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası adlı kitabından yararlanılarak yazılmıştır.
Tutunamayanlar
Oğuz Atay, Tutunamayanlar’ı 1968’de Beyoğlu’nda, Sevin Seydi’yle birlikte yaşadığı evde yazmaya başlar. Aslında aynı sokakta başka bir ev tutmuştur, fakat bu sadece göstermeliktir. Sevin Seydi’den daha sonra bahsedeceğiz. Önce romanın adı üzerinde duralım. Yıldız Ecevit, Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’inin birinci baskısının Oğuz Atay’m kütüphanesinde yer aldığını yazdıktan sonra şu saptamayı yapıyor: “Tutunamayanlar’m alt yapısının oluşmasında Türk edebiyatından omuz vermiş kitapların başında ‘Aylak Adam’m yer aldığı su götürmez. Ana kişisinin tutunamamak için elinden geleni ardına koymadığı ve bunu sözel düzlemde de yinelediği bu romanın, Atay’ı ‘tutunamayanlar’ sözcüğünü üretmeye yönlendirmiş olması bir olasılıktır”.
Yıldız Ecevit, yine aynı sayfalarda Hilmi Yavuz’un bir yazısında söz konusu ettiği isim benzerliğini de anlatır: Henri Lenor- mand’ın romanı, Halit Fahri Ozansoy tarafından, Türkçeye Tutunamayanlar adıyla çevrilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın Fransız Klasikleri Dizisi’nden 1952’de yayımlanmıştır.
Kitap yazdığını yakın çevresindeki birkaç kişi hariç hiç kimseye duyurmaz Oğuz Atay. îlk okuyanlar Cevat Çapan ve Vüs’at Bcner olurlar. Tutunamayanlar’a Süleyman Kargı adıyla giren Vüs’at Bener, Oğuz Atay’ın bir roman yazdığını bilmemekle beraber şaşırmaz. Oğuz Atay’a, büyük bir çıkış yaptığını ve kitapta bir ilke imza atmanın cesaretini bulduğunu söyler. Ancak, roman olarak biraz dağınık ve dokusunu gevşek bulur, kısaltmasını ve tekrarları atmasını önerir. TRT Roman Yarışması’na katılmayı düşünen Oğuz Atay, bu Önerileri değerlendirir; kitabını yeniden gözden geçirir, kısaltmalar yapar. Kitabın son sayfasında bu değişikliklerin bittiği tarih yer alır: 26 Temmuz 1970.
Değişiklikler
Tutunamayanlar’da yapılan değişiklikler üzerinde durmak istememin çok özel bir nedeni var; arşivimde Tutunamayanlar’in daktilo bir nüshası bulunuyor. Üzerinde değişik kalem ve elyazılarıyla düzeltmeler yapılmış. Bu nüshanın son sayfasındaki tarih de 26 Temmuz 1970, yani romanın ikinci yazılıştan sonraki hali. Değişikliklerin listesi bir hayli uzun. Elle yapılan düzeltmelerin bir kısmı ilk basımda uygulanmış bir kısmı uygulanmamış. Bir başka ve oldukça uzun bir çalışma konusu olabilecek düzeltme listesini burada vermeyeceğim. Yalnızca ilginç bir iki noktaya değineceğim.
Yıldız Ecevit de romanın geçirdiği değişimden sonra gözden kaçan bir noktaya dikkat çekiyor: “Romanın ikinci ele almışı sırasında üstünde en fazla oynanan metin ‘Dün, Bugün, Yarın’ başlığı altındaki ‘Şarkılar” olur (…) Romanda ‘Şarkılar’ın bulunduğu 7. bölümden sonra 9. bölüme geçilir. 8. bölüm yoktur. Atay’ın, şarkıların bir kısmını içeren ya da ‘Burhan’ başlıklı ayrı bir metin olan 8. bölümü tümüyle çıkardığı, sonra da bölümlerin numaralarını değiştirmeyi unuttuğu anlaşılıyor. Çünkü 8. bölüm, kitabı yayımlayan iki yayınevinin de baskılarında olmadığı gibi, ailesinin elinde bulunan daktilo yazımı orijinal metinde de bulunmamaktadır.”
Benim arşivimdeki daktilo nüshadaysa “DÜN BUGÜN YARIN” (arada virgül yok!) başlığının hemen üstüne “Sekizinci Bölüm” olduğu düzeltmesi girilerek, “Şarkılar” bir bölüm haline getirilmiş. DÜN BUGÜN YARIN, “İthaf ve Mukaddime” bölümü ve beş şarkıdan oluşuyor, tamamı 600 dize. Dizelerdeki İngilizce ve Fransızca kelimelerin altı, daktilo nüshada kırmızı kalemle çizilmiş. Bu kelimelerin Sinan Yayınlarından çıkan ilk basımda3 kalın siyah (bold) harflerle gösterilmesi, kırmızı altçizginin ne anlama geldiğini gösteriyor. İletişim Yayınlarından çıkan baskılarda (örneğin, 41. baskı4) kalın harflerin bir kısmı italik basılmış ama bir kısmı da normal harflerle basılmış.
Gözden kaçan birkaç nokta
DÜN BUGÜN YARIN’ın dizeleri numaralandırılmıştır romanda, DÖRDÜNCÜ ŞARKI, 397. dizede başlar. Şiir bittikten sonra romanda “SÜLEYMAN KARGI’NIN AÇIKLAMALARI” başlar. Burada “İthaf ve Mukaddime” ve şarkıların numaraları alt başlık olarak kullanılmıştır, biri hariç: DÖRDÜNCÜ ŞARKI. Her iki yayınevinin baskısında da bulunmayan bu alt başlık daktilo nüshada bulunması gereken yerde, Mısra 433’ün açıklamasının hemen üstünde görülmektedir.
Daktilo nüshasındaki iki ilginç noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Oğuz Atay, bazı paragrafların arasında bir satır fazladan boşluk bırakılmasını istemiş ve bu Sinan Yaymları’nın baskısında uygulanmış, fakat İletişim Yayınları bunu uygulamamıştır. Bir de her bölümün ilk kelimesinin ilk harfi gömme ve büyük diye belirtilmiş daktilo nüshada, bunu da Sinan Yayınları’nın baskısında görmemize rağmen İletişim Yayınları’nın baskısında göremiyoruz.
Yarışma ve kitabın basılışı
Sonraki iki ay İngilizce okutmanı Yurdanur Salman’la roman üzerinde yaptığı düzeltme çalışmalarıyla geçer. Kitabı 31 Ekim’de yarışmaya gönderir.
O yıl, TRT jürisi roman dalında sadece başarı ödülleri verir. Oğuz Aray’ın Tutunamayanlar’ı ile birlikte yedi eser daha bu ödüle layık görülür.
Bunların içinde tek basılmamış eser Tutunamayanlar’ dır.
Ödülü en çok kitabının basılmasını sağlamak için arzulayan Oğuz Atay’ı büyük bir hayal kırıklığı beklemektedir. Başvurduğu e- Yayınları, Bilgi ve Remzi yayınevleri kitabı basmak istemezler. Sinan Yayınları sahibi Hayati Asılyazıcı ise romanın önemini kavrayan ilk yayıncıdır. Yazarın ölümünden 25 yıl sonra yazdığı yazıdan:
“Oğuz Atay’ın (12 Ekim 1934 İnebolu -13 Aralık 1977 İstanbul) Tutunamayanlar’ ile 1970 TRT Roman Ödülü’nü kazandığını Cumhuriyet’te okuyunca, hemen yazı işleri müdürü Çetin Özbayrak’ı aradım. Romanı okumak istediğimi söyledim ve Oğuz Atay’ı nasıl bulabileceğimi sordum: ‘Oğuz’a haber vereceğim, seni arayacak; romanıysa bende, gönderiyorum’ diye yanıtladı.
Okumaya başladım, okudukça Türkiye’de bir modern roman öncüsüyle karşı karşıya olduğumu gördüm. Anlatımı, karakterleri betimlemesi çok ilginçti. Soluklu bir romancının yazabileceği, okudukça insanı saran, giderek sarsan bu büyük romanın yazarını tanıma isteğim daha da artmıştı.
Atay’la ilk görüşme…
İki gün sonra telefonla aradı, konuştuk: Kitapla ilgilenen ilk yayıncı olduğumu söyledi, ama yayıncılığımdan çok eleştirmenliğimi öne çıkarıyordu konuşmasında ve üniversiteden ders çıkışı geleceğini söyledi, ilk karşılaşıp görüşmemizde bir hafta süre istedim. Kendisiyle aynı beğeni çizgisinde olduğumu anlamıştı. İki gündür ‘Tutunamayanlar’ı okuyordum. Bitirince, bir hafta sonra, romanı basabileceğimi söyledim. Gerçekten de çok mutlu olmuştu. İlk görüşmemizden başlamıştı dostluğumuz. Kapak için Sevin Seydi’yi önerdi, anlaştık.
Oğuz Atay’la tanışmamızı, onunla ilgili anılarımı bu kısa yazıya nasıl sığ- dırabilirim? Adnan Benk başkanlığındaki seçici kurulca, en büyük ödül olarak başarı ödülü verilmişti. Oysa, bu ödül Oğuz Atay için çok küçüktü. Ama yine de adını duyurmuştu. Romanı bitirdiğimde, büyük ödülün verilmesi gerektiğini düşündüm, düşüncemi Çetin Özbayrak’a, Cevat Çapan’a, kendisine de söylemiştim. Üç tanıktan sadece Cevat Çapan kaldı. Romanın eşsizliğini söylediğimi bilen tek tanığım Çapan’dır.”
Kitap iki cilt olarak; birinci cilt Aralık 1971, ikinci cilt ise Nisan 1972’de basılır. Bir sonraki baskısı ise tam 12 yıl sonra, 1984’te İletişim Yayınlarfndan olacaktır.
Sevin Şeydi
Sevin Şeydi, Oğuz Atay’ın yaşamındaki en önemli kadındır. Tutunamayanlar’ı onunla birlikte olduğu çok kısa dönem içinde yazmıştır, Tehlikeli Oyunlar’ı ise onun yokluğunun getirdiği gittikçe büyüyen dayanılmaz acı içinde…
Bence, Oğuz Atay-Sevin Şeydi ilişkisinin gizlerine biraz olsun ulaşabilen ve abartmadan psikolojik tahlil yapabilme yeteneği olan bir yazar, tek taraflı bir aşkın masaya yatırıldığı ve en az Tutunamayanlar kadar etkili olabilecek bir roman yazabilirdi.
Oğuz Atay, 1956’da onu ilk kez gördüğünde, en yakın arkadaşı Uğur Ünel’in nişanlısıdır Sevin Şeydi. Bir yıl sonra Uğur Ünel ve Sevin Şeydi evlenirler. Oğuz Atay da 1961’de Fikriye Fatma Gür- büz’le evlenir, onu da Uğur Ünel aracılığıyla tanımıştır. Fakat bu iki evlilik de 1967’de biter; Oğuz Atay ve Sevin Şeydi beraber yaşamaya başlarlar. Yıldız Ecevit’ten:
“Bu entelektüel boyutu güçlü kadının, 1968-1969 yıllarında aynı evi paylaştıkları dönemde ‘Tutunamayanlar’ romanını yazmakta olan yazar sevgilisini modern edebiyat birikimiyle beslediği, metninde alışılmadık kurguları deneysellerken onu yüreklendirdiği bir gerçektir.”6
İngiltere’de eğitim görmüş olan Sevin Şeydi, hem ressamdır Kem de Anglosakson edebiyatını çok iyi bilmektedir.
Oğuz Atay, Sevin Seydi’ye büyük bir aşkla bağlıdır; Tutunamayanlar* hakim olan ironi, aşka, yani Sevin Seydi’ye ait cümlelerde ortadan kalkar. Belki de Sevin Seydi’nin 1970’de bu ilişkiden kaçıp İngiltere’ye gitmesinin nedeni de budur: Oğuz Atay’ın aşk söz konusu olduğunda alaycı üslubunu kaybetmesi.
İroni… Başlangıç
Pek de bilinmediğini düşündüğüm iki kitaptan bahsederek bazı sonuçlara ulaşmaya çalışacağım. Oğuz Atay, Tutunamayanları ve Tehlikeli Oyunlar’ Sevin Seydi’ye ithaf eder ve bu iki kitabın kapak resimlerini de Sevin Şeydi yapmıştır. Fakat Sevin Seydi’nin kapak resmi çizdiği başka iki kitap daha var. İkisi de 1967’de basılmış. Bunlardan ilki, Fransız yazar Georges Courteline’nin orijinal adı Les Femmes D’amis olan kitabının Arkadaş Karılan adıyla Türkçeye çevirisi. Eros Yayınla- rı’ndan çıkmış, çeviren Memet Kerem. Diğeri de yine aynı yayın evinden aynı yıl Kazanova’mn Hatıraları I, Çapktn Papaz adıyla basılan Giacomo Casanova’nın kitabı. Çevirmen yine Memet Kerem. Bu çevirmenin adına başka bir yerde rastlamadım. Fakat basım yılını dikkate alarak, Sevin Seydi-Oğuz Atay ortak çalışmasının ilk ürünleri olma ihtimalleri var diye düşünüyorum. Bence bu iki kitabı Memet Kerem adıyla Oğuz Atay çevirmiştir.
Sonra
1970’den itibaren Londra’ya gidip gelmeye başlar Sevin Şeydi. “Londra’da resim eğitimi alırken tanıdığı Poloııyalı Yahudi kökenli Maurice Whitby ile olan duygusal bağı, o zamandan bu yana hep süregelmiştir,”7 der Yıldız Ecevit.
70’li yıllarda, Londra’da kitapçılığa başlar. İlgi alanları, 16 ve 17’nci yüzyılda basılan kitaplar, hümanizm, Avrupa ve Yakındoğu filolojisi, Doğu Akdeniz medeniyetleri, sosyal tarih alanlarıdır. 1971’de ise bir yemek kitabının resimlerini çizer.
2007’de Maurice Whitby ile beraber John Dryden çeviri yarışmasına katılır. Oğuz Atay’dan çevirdikleri “Yesterday, Today, Tomorrow” (Dün, Bugün, Yarın) ile birincilik ödülünü kazanırlar.
Oğuz Atay’ın yaşamı hakkında en kapsamlı çalışmayı yapan Yıldız Ecevit’in Sevin Şeydi için yazdıklarıyla bitirelim bu bölümü:
“’Sevin Oğuz’u çok seviyordu,’ diyordur Sinan Ersan. Sıradışı bir kadının alışılmış ölçütlerle anlaşılması mümkün olmayan sıradışı sevgisidir bu”
Sizler için “Tutunamayanlar Kitabının Hikayesi” konusunu inceledik. Yayınımızı beğendiyseniz sosyal medyada paylaşarak bize destek verebilirsiniz.