Terdid Sanatı Nedir, Özellikleri ve Örnekler
TERDİD / BEKLENMEZLİK
Sözü, karşısındakini merakta bırakarak ve beklenmedik bir şekilde bırakma sanatı. Bu sanatın kullanıldığı şiirler genellikle çarpıcı ve şaşırtıcı bir sonuçla biterler.
********************
Terdid Sanatı Örnekleri
Dilber olurdun kulaklar görmedik göz duymadık
Sürme çeksem gûşuna mengüş taksam çeşmine
Sürüri
Sürûrinın yukarıdaki beytinde çok ilginç bir terdid örneği vardır. Evvela kulakların görmesi, gözlerin duyması, kulağa sürme çekilmesi ve gözlere küpe takılması birer tezat sanatıdır. Şairin, okuyucuları yoğun olarak bu şekilde merakta bırakması terdid sanatının bir uç örneğidir. Şairin, sevgilinin kulağına sürme çekme ve gözüne küpe takma teşebbüslerinin nasıl sonuçlanacağı insanda merak unsurunu uyandırmaktadır.
********************
Safahatımda , evet, şi’r arayan hiç bulamaz;
Yalınız bir yeri hakkında, “Hazin işte bu!” der;
Küfe? Yok. Kahve? Hayır. Hasta? Değil. Hangisi yâ?
Ûçbuçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder…
Akif Ersoy, Safahât
Mehmet Akif Ersoy, Safahat adlı kitabında şiiri arayanların bulamayacaklarına dair bir itirafta bulunurken, sözü birdenbire değiştirerek kendi ömrünü üçbüçuk nazma gömülmüş ömr-i heder olarak tavsif eder. Bu şekilde okuyucuyu merakta bırakarak şiiri bitirmek terdid sanatına mahsustur.
********************
ALİ
Namluna dayanır, yola dalarsın
Duruşun bakışın yaman be Ali!
Boşuna tetiği ne kurcalarsın?
Var daha ateşe be Ali!
Yıllanmış bir çınar pusuluk yer in,
Neredeyse gelecek beklediklerin.
Var iki adımlık kaderin.
Desen işleri duman, be Ali!
Onu seti büyüt te söğüt boyunca
Kendin i ellere versin o gece.
Sözüme kanmadın bunu duyunca,
Gözünle görünce yaman, be Ali!
Geldiler beklenen çiftler ormana,
Duruyor iki genç, ne hoş yanyana
Bir kurşun kadına, bir de çobana,
Çınlasın yıllarca orman, be Ali!
Görünce uzaıımış, yar kucağına,
Boynunu dolamış zülfü bağına,
Kurşunu kahpeye atacağına Kendine çevirdin…Aman, be Ali!
Faruk Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları
Faruk Nafiz, “Ali”nin öyküsünü anlatırken sevgilisinin kendisine ihanet ettiğini ve bir çobanla kaçtığını, Ali’nin de onların peşine düştüğünü betimleme şeklinde ortaya koyar. Ali, silahıyla onların peşine düşer ve bir ormanda onları birlikteyken kıstırır. Ali tam onları vuracakken birden bire karar değiştirir ve kendini vurur.
********************
Erzincan’da bir kuş var
Kanadında gümüş yok
Gitti yarim gelmedi
Artık bun da bir iş yok
Nazım Hikmet, Yatar Bursa Kalesinde
Nazım Hikmet, Erzincan depremi nedeniyle bütün memleket acılar içinde kıvranırken insan manzaralarını çarpıcı bir biçimde ortaya koyar. Ölen binlerce insanın ardından ağıtlar yakılmaktadır. Şair bir türkünün bir kelimesini değiştirerek anlatımda ve etkilemede birdenbire bir patlama yapar. Erzincan ve memleket halkının çektiği ızdırapları şiir diliyle soylu bir çığlığı dönüştürür. “Var” olan Erzincan, depremle birlikte “Yok” olurken türkünün “var” olan biçimsel düzeni de şairin kurgulaması “yok” olur gider. Gidip de gelmeyen yârin gelmemesinde artık bir iş yoktur, zira sevgili deprem enkazlarının altında kalmıştır.
********************
Merhaba Dursun bebek merhaba
işte su
İşte ışık
işte hava
İşte Dursun bebek bizim dünya
Melih Cevdet, Telgrafhane
Melih Cevdet, hayata yeni gözlerini açan bir bebeğe dünyayı tanıtmaya çalışır. Önce suyu, sonra ışığı ve daha sonra da havayı tanıtır. Ama anlatacaklarının bunlardan ibaret olmadığını “İşte Dursun bebek bizim dünya” şeklinde çarpıcı bir dil ve üslupla dile getirerek terdid sanatı yapar.
********************
ÖĞÜT
Dişin mi ağrıyor?
Çek kurtul
Başın mı ağrıyor?
Bir çeyreğe iki aspirin.
Verem misin?
Üzülme onun da çaresi var,
Ölür gidersin..
Sabri Soran, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi
Sabri Soran, diş ağrısına, baş ağrısına ve vereme çok kolay ve pratik bir çare bulur.
Çare
Ağrıyan dişin çekilmesi, ağrıyan başa aspirin verilmesidir.
Veremin de çaresi vardır
O da ölmektir.
Hele var ki bir tablo
Görse şaşar Anibal:
Ördeklerden bir filo
Bir de kazdan amiral!
Fazıl Ahmet Aykaç, Türk Mizahı ve Hicvi / 169
Fazıl Ahmet Aykaç, Roma’ya karşı Pön Savaşı’nı yöneten ünlü Kartacalı komutan (H)Annibal’ın karşısına ördeklerden bir filo ve bir de kazlardan bir amiral çıkartarak şiire hem mizahî bir renk ve hava katar. Okuyucu (H)Annibal’ın karşısına güçlü bir ordunun çıkmasını beklerken birdenbire başlarında kazlardan bir amiralin bulunduğu ördekler filosunu çıkartarak okuyucuyu iyice meraklandırır. Okuyucu haklı olarak ‘acaba şimdi ne olacak?’ diye düşünür.
********************
İndim yarin bahçesine
Parsellenmiş
Erdoğan Tokmakçıoglu, Türk Şiir Sanatı/109
Erdoğan Tokmakçıoglu, yarin bahçesine büyük umutlarla inmesine rağmen bir de bakar ki, yarin bahçesi rakipler tarafından parsellenmiştir.
********************
Ben gerçeğe döndüm dedi şair
Birdenbire vazgeçti şiirden
Gerçek diye bir perdeyi açtı
Binlerce şiir patladı birden
Beşir Ayvazoğlu, Şiirler
Beşir Ayvazoğlu, bir şair olarak gerçeğe döndüğünü / gerçekdışı şeylerden vazgeçtiğini, yani şiirden vazgeçtiğini söylemeye çalışırken, gerçek diye araladığı perdeden binlerce şiirin patladığını söyleyerek terdid sanatı yapar. Şiiri bırakan şairin başka şeylerle meşgul olacağı beklenirken araladığı gerçek perdesinden binlerce şiirin patlaması çok iyi kurgulanmış bir terdid sanatıdır.
********************
Bu gürül gürül otlanıl yanı başında
Ağacın gölgesine değdi değecek
Tam şeftalinin kokusu başlarken
Öpüşmeye kıl kadar bitişik
Akarsuyun burnumun dibinde
Bu zulüm, bu haksızlık, bu işkence
Cevdet Anday, Türk Edebiyatından Seçme Parçalar
Melih Cevdet, tariz sanatıyla terdid sanatını birlikte kullanır. Şair insanların birbirleriyle olan bireysel ilişkilerinden değil, toplumsal düzenin ısrarla korunmaya çalışılan yanlışlarından yakınır. Yani doğal güzelliklerin ve insancıl değerlerin yanında özellikle toplumsal yanlışlıklara tarizde bulunur. Sanatçı insani güzelliklerden ve doğal güzelliklerden bahsederken birdenbire konuyu beklenmedik bir şekilde toplumsal olaylara tarizde bulunarak bitirir.