
Kuyruksuz Tilki


Kuyruksuz Tilki
Biri vardı, biri yoktu. Biri açtı, biri toktu. Eski zamanlarda yaşlı bir nine vardı. Yaşlı ninenin bir keçisi vardı. Geçimini onun sütü ile sağlardı.
Yaşlı nine ya sütünü satıp parasıyla değişik şeyler satın alır ya da herkes gibi başka şeylerle takas ederdi. Bir gün, keçisinin sütünü bir kaba sağdı ve götürdü evindeki rafa koydu, sonra konu komşuyla sohbet etmek için dışarı çıktı. Ancak evden dışarı çıkarken, evin kapısını kapatmayı unuttu.
Tilkinin biri av peşinde dolaşıyordu, baktı; yaşlı ninenin evinin kapısı açık, sessizce evine girdi, koklamağa ve etrafa bakınmağa başladı. Sütün kokusunu alınca gitti, sütü içmeğe başladı. Doyduktan sonra kaçmağa koyuldu ve işine gitti.
Yaşlı ninenin işi ve gezmesi bitince, evine döndü. Eve girdikten sonra süte doğru gitti; onu götürüp satacak ve kendine birşeyler alacaktı. Elini kaldırdı, kabı raftan aldı. Kabı eline alınca, hafiflemiş olduğunu gördü. Kabı derhal aşağı tuttu, baktı; sütü kesinlikle bir hayvan içmişti. Yaşlı nine başını değirmende ağartmamıştı. Onun başını felek ağartmıştı. Onun için bu işi kimin yaptığını anladı. Gitti maşayı aldı, kızarması için ocağın üstüne koydu, sonra bıçakla baş parmağını kesti. Gece uykusu gelmesin diye, üstüne tuz döktü. Yaşlı nine bunu şunun için yaptı, çünki; tilki tilkidir. Yani, hileyle, onu bunu aldatıp başkalarından çalarak geçinir. Sütün dibini yalamak için, tilki yine oraya gelecektir. Yaşlı nine kabı yerine koydu ve gitti evin bir yerinde gizlendi, tilkinin gelmesini bekledi.
Gece yansı olunca ay yükseldi. Tilki sessizce eve girdi ve süte doğru gitti. Yaşlı nine derhal kızdırdığı maşayı alıp tilkinin kuyruğunu kesti. Kuyruğu kesilen tilki, uluyarak kaçmağa başladı. Geceyi bir yerde geçirdikten sonra, gündüz arkadaşlarının yanma gitti. Öbür tilkiler, kuyruğu kesilen arkadaşlarını görünce, ona hepberaber alaylı bir türkü söylediler:
Hay! Gollü gollü gelmiş!
Arkadaşlanndan bunu işiten tilki, çileden çıktı ve derhal yaşlı ninenin yanına koştu. “Kuyruğumu bana geri ver”, diye, elini ayağını öpmeğe başladı. Bunu duyan yaşlı nine, aldı ona dedi:
“Hayret! Hem sütümü içersin hem de kuyruklu gezmek istersin. Git, sütümü getir, ben de sana kuyruğunu geri vereyim!” Tilki süt bulmak için yola düştü. Gitti gitti, sonunda bir ineğe rastladı. İnekten süt istedi, dedi:
“Sevgili inek, eğer bana bir kap süt verirsen, evimi ziyaret edebilirsin.” İnek dedi:
“Sevgili tilki, sen de iyi bilirsin ki, ben ot yaprak yemezsem, sütüm olmaz.” Tilki, ot yaprak bulmak için yola düştü. Gitti gitti, sonunda bir ağaca ulaştı. Başını eğerek ağacı selâmladı, dedi:
“Ey ulu ağaç! Selâmlarımı arzederim.” Selâmlaştıktan sonra, “benim senden bir dileğim var” dedi. Ağaç selâm aldı, dedi:
“Buyur, tilki bey! Benle ne işin var?” Tilki dedi:
“Sevgili ağaç, acıkmıştım, av peşinde dolanıyordum, ta ki yolum bir eve düştü. -Sen eksik olma, o evin sütünü içtim. Birkaç saat sonra, sütün kaymağı az geldiğinden, yine acıktım ve geri kalan sütü yalamağa gittim. Bunun üzerine, sütün sahibi kuyruğumu kesti ve ben kuyruksuz kaldım. Ertesi gün arkadaşlarımın yanma gittim. Benimle ‘hay, hay!’ diye, alay etmeğe başladılar. Bunları arkadaşlarımdan duyunca, çileden çıktım ve yaşlı nineye gidip ondan kuyruğumu geri istedim. O da benden sütünü geri istedi. Süt bulmak için gittim dolandım, sonunda bir inek buldum. İnek süt vermek için, benden yaprak istedi. İşte bundan ötürü senin kulluğuna geldim.” Ağaç bir ah çekti ve dedi:
“Tilki bey, sen de görüyorsun ki, yaprağım kalmadı. İçecek suyum olmazsa, yine olmaz.” Tilki, su bulmak için yine yola düştü.Gitti gitti, ta ki bir çeşmeye ulaştı, ona olanları anlattı. Bulak tilkiye cevap verdi:
“Sevgili tilki bey, sözün doğru, ancak görüyorsun ki, suyum kurumuş. Kızlar yine gelip başımda oynamazlarsa, kaynayamam.” Tilki, onun isteğini yerine getirmek için yola düştü. Gitti gitti, sonunda yolda oynamakta olan bir deste kıza rastladı. Başını öne eğerek onları selâmladı, dedi: “Hepinize selâmün aleyküm!” Kızlar hep birlikte selâm aldılar. Tilki kızların en büyüğüne yöneldi, başından geçenleri ona anlattı, sonra dedi: “Sîzlerden çeşme başında oynamanızı istiyorum, ki bana su versin. Suyu ağaca vereyim, ondan yaprak alayım; onu ineğe verip ondan süt alayım; sütü yaşlı nineye verip ondan da kuyruğumu geri alayım.” Tilki sözünü bitirdikten sonra, kızların en büyüğü:
“Tilki bey, sen de görüyorsun ki, bu kızların hiç birinin ayağında ayakkabı yok”, dedi, “eğer ayakkabıları olmazsa, oyun oynayamazlar, onlara ayakkabı getirmelisin.” Tilki yine yola düştü. Gitti gitti, sonunda bir ayakkabıcıya ulaştı. Ayakkabıcı, tilkiye şöyle cevap verdi:
“Sabahtan akşama dek bu ayakkabıları diktim. Eğer bunları satıp para kazanamazsam, çoluk çocuğumu geçindiremem. Madem ayakkabı istiyorsun, bana yumurta getirmelisin. Ben de sana ayakkabı vereyim.” Tilkiyi güçle yola saldı. Tilki gitti gitti, sonunda bir tavuğa ulaştı. Ona da başından geçenleri anlattı. Tavuk aldı tilkiye dedi:
“Şu söz atalardan kalmıştır: İşlemeyen dişlemez. Eğer ben yem yemezsem, yumurtam olmaz. Bana yem getir ki, ben de sana yumurta vereyim.” Tilki yine yola düştü. Gitti gitti, sonunda düzlükte bir çiftçiye rastladı. Allah ona güç verdi, çiftçiye dedi:
“Dede, sen yorulmuşsundur, bırak sana biraz yardım edeyim.” Dede kabul etti, gitti, sırt üstü uzandı. Tilki, dede uyuyuncaya dek çalıştı. Onun uyuduğunu görünce, zavallının getirdiği buğdayını aldı ve kaçmağa başladı. Kendini nefes nefese tavuğun yanma attı. Buğdayı verdi; yumurtayı aldı. Onu ayakkabıcıya verdi; ayakkabı aldı. Onları götürdü, kızlara verdi; kızlar gelip çeşme başında oynamağa başladılar. Bunun üzerine su kaynamağa başladı. Suyu ağaca verdi, ondan yaprak aldı; onu ineğe verdi, inek de ona bir kap dolusu süt verdi; sütü götürdü yaşlı nineye verdi. Yaşlı nine çok sevindi, dedi:
“Madem ki sözünde durdun, ben de sana büyük bir iyilik edeceğim.” Gitti, birkaç güzel çıngırağı kuyruğuna bağladı ve kuyruğunu yerine dikti. Tilki kuyruğunu şıngırdatarak arkadaşlarının yanma gitti. Arkadaşları onu görünce, ağızları şaşkınlıktan açık kaldı. Hepsi ona sordular:
“Arkadaş, bu kuyruğu nerden buldun?” Sorulan duyan tilki, onlann kendisine o gün türkü söylediklerini hatırladı. Bundan ders aldı ve içinden ‘başınıza bir iş getireceğim ki, yad elinizden ekmeğinizi almasın!’ dedi. Onlara aldı, dedi:
“Filan filan bağda bir ağaç var. Kim kuyruğunu oradaki ağaca bağlarsa, onunki de böyle olur.” Bu sözleri duyan tilkilerin hepsi, kuyruklannı o ağaca bağlaması için tilki beyle gitmeğe hazırlandılar. Kuyruğu çıngıraklı tilki önde, diğerleri de peşine düştü. Tilki bey onları bir bağa götürdü ve her birinin kuyruğunu bir ağaca bağladı. İşi bitince, bağın köşesindeki bir duvarın üstüne çıktı, bağırmağa başladı:
“Ey bahçıvan! Bağını talan ettiler!” Bu sesi duyan tilkilerin tümü canlarının tatlılığından kaçmağa başladılar. Böylelikle her birinin kuyruğu kökünden yüzüldü.
İşte böyle bacı kardeş ve sevgili okur. Amerika emperyalizmi de aynen bu tilki gibidir.