İnce Mehmet Türküsünün Hikayesi Sözleri Notaları
İnce Mehmet Türküsünün Hikayesi Sözleri Notaları
İnce Mehmet Türküsünün Hikayesi
İnce Memet ne yaptıydım ben sana
İki kere everdiydim kesemden
Eğer yerlerime sen vurulsaydın
Ölesiye yatamazdım tasamdan
İnsanoğlu çiğ süt emmiş. Nerede, ne yapacağı bilinmez. “Benim ona iyiliğim var… ondan kötülük gelmez bana” diyemezsin. Belki dersin ama, sonu iyi gelmez. İnsanı kendi haline koşalar, kavga, gürültü, kemlik olmaz. Ama bırakmazlar ki… “Yahu bu İnceoğlan Haşan Efe’nin elinde büyüdü. Şimdi bunu onun üstüne sürmeyelim” demez kimse. Denilen şu; zaptiye başı emir verdi. Deli Haşan denen efe, ölü ya da diri ele geçecek. O kadar! Gerisi boş. Hatır, gönül; din iman hak getire. Deli Haşan Efe de adamın hası. Murat Dağı’nı tapulamış da, olandan alıyor, olmayana veriyor. Devir eski. Hak adalet bileği güçlüden yana. Sırtı kalın, arkası güçlü olanın işi yürüyor. İki yalancı tanık, bir bilir kişi; tamam! “Valla kadı efendi, ben çocuktum… Medrese’ye bile başlamamıştım daha. Bu tarlayı İsmail Ağa ekerdi. Rahmetli babam tutmalık yapardı yanında. Ben de azık götürürdüm tarlaya. Bildim bileli bu tarla Ağa’nın elinde. Bir iki yıl boş bıraktılar. Ekmediler birşey. İşte o zaman bu deli oğlanın babası, tarlanın ucuna kıyısına sarımsak, soğan ektiydi. İsmail Ağa da ses çıkarmadı. Ne de olsa köyün ağası. Şekere ekti, Deli Hasan’ın babasına. Sebeplensin diye. Şimdi de bu çocuk kalkıp tarlayı sahiplenmek istiyor. Ben ne diyeyim. Takdir zât-ı alinizin. Kanunun eli uzun. Benim bildiğim bu kadar”.
Kadı: “Yalancı tanık bu! Konuşmasından belli. Kekeliyor konuşurken. Dinine, imanına yemin içsin. Ben bu tanığın söylediklerine inanmıyorum” der mi ki? Demez. Neden desin ki. Zaten danışıklı döğüş. Al gülüm, ver gülüm. Tarla Deli Hasan’ın babasınınmış. Ona da babasından kalmış. Kim dinler bunu, Kadı Efendi’nin yan cebini şişiren kazanıyor davayı. Deli Haşan derseniz, şaşkın. “Yahu Kadı Efendi, kulun kölen olayım. Bu adamların tümü yalan söylüyor. Yalancı tanık hepsi. İsmail Ağa’nın has adamları. Bu tarlayı aklım erdi ereli biz ekip dikerdik. İşler ters gitti. Babam rahmetli, ölmeden önce öküzleri sattı. Saban koşamaz olduk. İsmail Ağa’ya yarıya verdik.Ekti, dikti. Sonunda da “tarla benim!” deyip çıktı. Adamlarını da tanık getirdi. Benim tanığım, ispatım yok. Tanığım Allah. Köylü, İsmail Ağa’dan korkuyor. Kimse gelip bana tanıklık etmiyor. Doğruyu kanıtlıyamıyorum. Eline ayağına düştüm, tarlamı teslim et bana.” Kadı Efendi küplerde “Vay Efendim sen devletin Kadısı’na bunları nasıl söylersin. Demek ki ben yalancı tanığa itibar edip, hakkını çiğniyorum. Tövbe tövbe! alın bu zındığı götürün. Tarlayı da bundan böyle İsmail Ağa ekip dikecek. Tapuya onun adına şerh düşülecek. O kadar!”
O kadar ya, Deli Haşan bilekli adam. Bir de var ki, tüm umudu, bu elli dönümlük tarla. Zaten horantası da az Deli Hasan’ın. Bir karısı, bir de Mehmet var. Memet oğulluğu Deli Hasan’ın. Elinde büyümüş. Çöp gibi bacakları, ince uzun boyu var Mehmet’in. Köylü “İnce Memet” diyor bunun için. İnce Memet de Deli Hasan’ı baba bellemiş. Bir dediğini iki etmiyor. Sayıp seviyor. Deli Haşan da elindekini avucundakini koyup evermiş İnce Memet’i. Birinci evliliği uzun sürmemiş. Bir ince hastalık alıp götürmüş taze gelini. Deli Haşan ikinci babalığını yapmış İnce Memet’e. Hısım akrabadan bir kız bulup yeniden evermiş. Sözün kısası iyiliği çok İnce Memet’e. Güveni de çok. Memet varken gözü arkada değil.
Bir gün çağırmış Memet’i. “Bak oğlum. Bu İsmail Ağa’nın işleri şerefimizi beş paralık etti. Bizi yoksul bulup çullandılar üstümüze. Devletin kadısını da yanına alıp tarla takımı aldılar elimizden. Bu iş böyle yürümez. Kimsenin yüzüne bakamaz olduk. Üstelik geçimimiz de bozuldu. Bu işin altında kalırsak kimseler iyi demez bize. İsmail Ağa’nın yaptığını yanma koymayacağım. Gözümü arkada koma. Göreyim seni. Ben bu işi bitirip dağa çıkacağım. Nerde inceyse orda kırılsın. Sen sen ol, zalime boyun eğme. Bugün tarlayı, yarın namusunu, sonra da canını alır. Bunların dini imanı para.”
Ne desin İnce Memet? Aman yapma bu işi. Sensiz zor olur. Yurdumuz yuvamız dağılır, diyebilir mi? Diyemez tabii. Hele İnce Memet gibi, bileğine güçlü, yüreğine sağlam biri bunu hiç diyemez. “Var git yolun açık olsun, işin rast gelsin. Gözün arkada olmasın” diyor İnce Memet. Ardından bir fısıltı. Duyan duymayana, bilen bilmeyene iletiyor. Deli Haşan dağa çıkmış. İsmail Ağa’nın kökünü kurutmadan inmem diyesiymiş. Ölüm korkusunu duysun diye İsmail Ağa’ya da haber salmış. İsmail Ağa, adamlarının hepsine yeni silahlar dağıtmış. Geleceği varsa göreceği de var. Allah’ın delisi adam mı oldu başımıza diyesiymiş.
Köylü tedirgin. Kimi nalına vuruyor, kimi mıhına. Kimi, “İyi etti Deli Haşan, ödü kopuyor İsmail Ağa’nın. Bu korku ona yeter. Bir daha fakir fukaranın tarlasını zaptetmek neymiş anlar.” Kimi de “Yazık oldu Deli Hasan’a. İsmail Ağa’nın eli uzun. Yarın zaptiyeleri düşürür peşine. Beni ölümle tehdit ediyor diye. Yaşatmaz Hasan’ı” diyor.
Çok geçmeden, bir gece köpek seslerine silah sesleri karışıyor köyde. Derken bağırmalar, çağırmalar. Ağıtlar. “Gitti. İsmail Ağa’mız gitti. Deli Haşan yedi onu” diye haykırmalar. İsmail Ağa’nın adamları deli gibi. Çalmadık kapı, aramadık delik bırakmıyorlar. Ama, hiç kimse Deli Hasan’ın köye nereden girip, nereden çıktığını kestiremiyor. Sırra kadem basıyor Deli Haşan. Ertesi gün yine dedikodu yayılıyor köye. “Bundan böyle adım Deli Haşan Efe. Zalimler korksun benden” diyesiymiş Deli Haşan. Şu… Bu… Neyse ne! İsmail Ağa öldüğüyle kalmamış. Adamlarını, hısım akrabasını da almış bir korku. Kendi silahlı adamlarını, zaptiyeye katıp dağlan taramaya başlamışlar. I-ıh. Oluru yok. Murat Dağı kayıp yatağı. İnleri, mağaraları yutuyor adamı. Bir de şu var ki; Murat Dağı’nın eteğindeki yörük köylüleri çok tutuyor Haşan Efe’yi. Yiyecekti, giyecekti eksik etmiyorlar. Gün oluyor çadırlarında konukluyorlar Deli Haşan Efe’yi. Gün oluyor, dağa tırmanıp yiyecek taşıyorlar.
Yörükler bir yana, illaki înceMemet’in getirdikleri. İnce Memet gecenin karanlığım bekliyor. Sonra da sülün gibi akıyor kayalardan. Haşan Efe’nin inine yaklaşınca da köpek gibi ulumaya başlıyor. Üç kez uluyor. Susuyor. Yeniden üç kez uluyor. Bekliyor, karşıdan aynı ulumayı duyunca seğirtiyor. Sarmaş dolaş oluyorlar Hasan Efe’yle. Aşağıda olanları anlatıyor. Zaptiyenin çabasını, İsmail Ağa’nın adamlarının telaşını bir bir sıralıyor.Sonra da geldiği gibi sessizce iniyor dağdan ince Memet.
Zaptiye derseniz, diken üstünde. Merkezden emir üstüne emir. “Bu Deli Haşan eşkiyası başımıza dert oldu. Tez elden işini bitirin. Ölüsünü ya da dirisini indirin bu dağdan. Yoksa hepinizin sonu olur. Zaptiye n’apsın? Murat Dağı’nın eteğindeki hiç bir köylü sır vermiyor. Sır vermediği bir yana, bir de yanıltıyor zaptiyeyi, “On gün önce buralardan geçti. Batıya doğru gitti. Yiyecek istedi, biz vermedik. Çok uzaklara gidemez. Hızlı sürerseniz atlan ulaşırsınız. Sür ki atı ulaşasın. Oysa Deli Haşan Efe yine Murat Dağı’nda, yine mağarada.
Bakıyorlar oluru yok. inceMemet’i göz hapsine alıyorlar. İnce Memet arada bir kaybolup, yorgun argın dönüyor köye. Evinin çevresine gözcü koyuyorlar. Gecenin bir yarısında, İnce Memet elinde bir çıkınla yola düşünce de, peşine bir adam takıyorlar. Murat Dağı’nın eteklerine kadar izleyebiliyor zaptiyenin adamı İnce Memet’i. Sonra kaybediyor. Dönüp zaptiyeye anlatıyor durumu. Zaptiye İnce Memet’in yoluna pusu kuruyor bu kez. Çok geçmeden de İnce Memet görünüyor. Bir de yağmur yağıyor ki şıkırdım gibi. Yakalayıp yatırıyorlar İnce Memet’i yere. Neren yer, neren yemez. Vur Allah vur! Tüfeğin kayışını, falaka yapıp, ayaklarının altına dipçikle öyle vuruyorlar ki canlar dayanmaz. Sonra ayaklarından ağaca asıyorlar. Kan beynine hücum ediyor İnce Memet’in. Bir yandan da kerpetenle tırnaklarını söküyorlar.Çıldıracak gibi oluyor İnce Memet. İncecik vücudu al kan içinde kalıyor. Zaptiye dayatıyor ya Deli Hasan’ın yanına götürürsün bizi ya da ölün elimizde kalır.
Bu türkünün öyküsünü bize anlatanlar, İnce Memet’in çok direndiğini, ancak başka kurtuluşu kalmadığı için, çar-naçar Deli Hasan’ın kayarına tırmandığını söylediler. Köpek gibi uluyup, Haşan Efe’yi çağırdığı için kimse bağışlamıyor İnce Memet’i.
Ötede Haşan Efe yağan yağmurun etkisiyle iliklerine kadar ıslanmış. Kibriti bittiği içinde ateş yakamıyor. Tirimtirim titriyor. İnce Memet’in ulumasını duyunca seviniyor. Sığındığı mağaradan çıkıyor dışarıya. O da işaretini veriyor. Yavaştan yavaştan da yürüyor sesin geldiği yana. Sonra birden İnce Memet’in bitik, yılgın yüzüyle karşılaşıyor. Olan biteni kavrıyor birden. Ama yapacak da çok şey yoktur. Son gayretle atar kendini bir çam ağacının altına basar tetiğe. Öteden zaptiyeler ateşe başlar. İnce Memet şaşkın. Çaresiz. Haşan Efe geriye çekile çekile ateş ediyor. Ama zaptiye arkadan da sarıyor. Çok geçmeden ses kesiliyor Haşan Efe’nin taraftan. Zaptiye sürünerek yanaşıyor. Varıyorlar ki Haşan Efe kanlar içinde serilmiş yere.
Varıp sırtlanıyorlar ufacık cesedini. İndiriyorlar dağdan. Haşan Efe öylesine efsaneleşmiştir ki, kimse inanmıyor vurulduğuna. Zaptiye bir duvarın dibine cesedini dikip, resmini aldırıyor. Çoğaltıp dağıtıyorlar köylere dek. Resmen Deli Haşan Efe’nin öldüğünü yayıyorlar.
İnce Memet’in içi içine sığmıyor. Yaptığına bin pişman. Keşke beni öldürselerdi de dağa çıkarmasaydım zaptiyeyi diyor kendi kendine. Kimse de yüz, vermiyor İnce Memet’e… Zavallı Haşan Efe onun yüzünden öldürüldü diyor halk. Babalık yapmıştı oysa İnce Memet’e. İki kere everdiydi diyorlar. Nasıl kıydı İnce Memet. Ettiğini bulsun diye de ileniyorlar.
Öte yandan da Haşan Efe’yi övgüleyip, türküye döküyorlar olayı. Türküsü daha da ünlendiriyor, şahlandırıyor Haşan Efe’yi.
İnce Mehmet Türküsünün Sözleri
İnce Memet ne yaptıydım ben sana
İki kere everdiydim kesemden
Eğer yerlerime sen vurulaydın
Ölesiye yatamazdım tasamdan
**************
Buhurcular bölük bölük geldiler
Ak döşümü hançer ile deldiler
Duvarın dibinde resmim aldılar
Ak kağıt üstünde tanıyın beni
Yüce dağ başında bir koca kartal
Açmış kanadını dünyayı örter
Bazı yiğit vardır ölümden beter
Ben korkmam ölümden ergeç yolumdur
**************
Şu Dinar’ın sıra söğüdü
Ben geçerken yapracığı göv idi
Buhurcular küçük idi büyüdü
İnce Memet eyvah vurdurdun beni
İnce Memet martin takmış koluna
Salıda vermiş, hem sağına soluna
Nasıl da kıydın, şu güzelin canına
Eyvah İnce Memet vurdurdun beni
Öylesine söylenir oluyor ki türküsü Haşan Efe’nin, İnce Memet dayanamıyor gayri. Bu kez martini sırtlayıp, dağa çıkan İnce Memet oluyor… İsmail Ağa’nın adamlarını yeni bir korku sarıyor ki, eskiden bin beter. Murat Dağı bu kez İnce Memet’e yatak oluyor. Anlatanlar, İnce Memet’in çok daha ünlü bir Efe olarak yıllarca babalığı Deli Hasan’a zulmedenleri titrettiğini, sonunda Deli Haşan gibi zaptiye kurşunuyla onun da delik deşik edildiğini söylediler.
İnce Mehmet Türküsünün Sözleri
İNCEDE MEHMET EFEM MARTİN TAKMIŞ DA GOLUNA
SALIDA VERMİŞ EFEM HEM SAĞİNADA SOLUNA
NASILDA GİYDİN EFEM ŞU GUZELÎM CANINA
**************
AMANDADOSTLAR YOLDAN GELDİM YORGUNUM
YORGUNDA DEĞİL EFEM BEN O YARE VURGUNUM
**************
ÖDEMİŞE EFEM BASKIN GELDİ DE DAYANDI
MAVZER GUR5UN SOL YANIMDAN DOLANDI
KÜÇÜKTE ZEYBEK EFEM MOR CEPKENİN BOYANDI