Hurşit İle Mahımihri Türküsünün Hikayesi Sözleri Notaları
Hurşit İle Mahımihri Türküsünün Hikayesi Sözleri Notaları
Hurşit İle Mahımihri Türküsünün Hikayesi
Hurşit İle Mahımihri Türküsünün Sözleri
Vakti zamanında Türkistan’da Mihriban aşiretinden beş yüz çadırlık bir oymak, Kandıhar şehrine gelip bir çiftlik yerindeki koruluğa kondular. Burada, yiyip içmeye ve ömür sürmeye başlamışlardı. Günün birinde, Kandıhar Şah’ın oğlu Hurşid’in canı av etmek ister. Adamlarını, yanıma alıp ava çıkar. Etrafı dolaşırken bakar ki, bir ceylan koruluğa doğru kaçıyor. Bunu görür görmez tazılarını hemen ceylanın üzerine salar.Zavallı ceylan o Yana, bu yana kaçıp naçar kalınca, can kaygısıyla güç bela kendini oradaki oymak çadırlarından birine atar.Tazı|ar da onun peşine giderler. Hurşit, avın peşinden ceylanın girdiği bu çadıra geldiği zaman,bakar ki bir kız çadırdan çıkıp orada bir iş yaptığını görür. Kız da Hurşid’i görünce, ona:
– Benim ceylanımı neden kovalarsınız?
Hurşit kızı görüp bu sözleri duyar duymaz cevap verecek mecali kalmadan atın üstünden yere düşüp orada bayılır. Çadırda, kızın süt anası, bir ergen adamın atın üstünden düştüğünü görünce anlar ki kıza Aşık oldu. Hemen çadırdan çıkıp oğlanın yanma gelir, yüzüne su döküp ayıltmaya uğraşırlar. Biraz sonra Hurşid’in aklı başına gelir. Oradan kalkar, atının terkisindeki sazını ele alıp:
Aldı Hurşit :
Yar oldu ki, yar, halini bilene
Canım kurban olsun yarin görene
Olan olmuş koy ki ben de ölem de
Kanlı zalım niçün serptin ab bana
**************
Yar oldur ki yara derdin söyleye
İnüp aşkın deryasını boylaya
Ben cinni değilem cindar neyleye
Ya bir mulla ilen dört kitap bana
**************
Sefil Hurşud’umda aldım tavımı
Kovardım şahanı buldum avımı
Terk eyledim aşireti kavumu
Seni gördüm aşkım düştü tabana
Deyip kesti.
Hurşid’in orada aklı başına geldiği zaman,kız ile evlenmek için ahitleşir. Oradan kalkıp tekrar saraya gelir. Aradan birkaç zaman geçtikten sonra Huşid’in babası Şalı bakar ki, oğlunda bir hal var? Hurşid’i okutan hocasına sorar ki bunda bir hal var? Ne ise bunu anlayıver… Hoca, talebesi Hurşid’e halini sorduğu vakit Hurşit, sazı ele alıp hocasına cevabı verir.
Aldı Hurşit:
Nere gittiğimi ben de bilmedim
Sorup sual edip haber almadım
Aylar, günler geçti yüzün görmedim
Allah gösterir mi acap yari bana
**************
Yatır kül eyledi o y6rin derdi
El Alem içinde boynumu vurdu
Görmek mümkün değil sarp yere girdi
Yedi iklim çar köşeler dar bana
Hurşud’um da der ki ahı-na vahım
Elimden aldırdım gül yüzlü mahım
Ben bu derde dayanamam İlahım
Ah sen eyle bir sabırcık ver bana
Deyip kesti.
Hurşidin hocası, bu sözlerden ne demek istediğini anladı. Gidip Şaha meseleyi anlattı. Oğlunun bu haline çok üzülen Şah, hemen atını hazırlattı, ayrıca bir kaç atlıyı ve vezirlerini de yanına alarak kıza dünürcü gitti. Obanın bulunduğu koruya geldiler. Kızın babasının çadırına konuk olduktan sonra meseleyi açtı ve kızını Allahın emri ile oğluna alacağımı söyleyince kızın babası:
– Ey Şahın, ben kızımı veririm alaIım bir şartım vardır,
– O şartım ne ki söyle.
– Şurada konuk olduğumuz koruyu bana verirsen, kızımı sana veririm.
– Peki bu şartını kabul ederim. Koru senin olsun sözü kesiyorum.
Kızın babası ile Şah orada sözü kestiler. İki taraf, artık düğün hazırlığına başladılar (Bunlar burada kalsın biz haberi kızım emmisinden alalım). Kızın bir, emmisi oğlu vardı. Bunun adına Kara Oğuz Han derlerdi. Kızın, Hurşi de gitmesini haber alınca bu işe razı olmadı. Kızın babasına gelip dedi:
– Bu işe ben razı olamam benim emmim, Mahımihrinin bu el oğluna gitmesine kail değilim.
Kızın babası, bu haber üzerine kızı vermekten vazgeçti.
– oğlum mademki sen razı değilsin, bu işten ben de vazgeçtim. Artık bu ellerden göç etmek gerektir.
Kızın babası, hemen oymağa çadır sökme hazırlığına görmesini söyleyip herkes çadırını söktü. Bu çadır sökme sırasında Mahımihri çadırlarının beri tarafındaki yemek pişirmeye mahsus olan üç taş vardı. Dört hane beyti yazıp kağıdı bu taşlardan birinin üzerine koydu. Oymak, çadır sökme işini bitirip kervanını da düzmüştü ki bunlar göç yolunu tuttular. Bu söz kesme işini Hurşit duyduktan birkaç gün geçmişti. Artık bu hasrete dayanamayan Hurşit, babasına avı bahane ederek kölesi olan Arabı yanma alıp izin aldı. Hurşit bey ile Arap, doğruca kızı bulunduğu koruluğa geldiler. Bir de gördüler ki ne çadır, ne kız,ne de bir ocak tüter. Hurşit bu hale çok sıkıldı. Kızın oturduğu yere geldi baktı, gözlerinden kanlı yaşlar akıtmaya başladı, birde ileri bakmıştı ki orada ocak taşının üzerinde bir kağıt durur… koşup kağıdı aldı, açıp baktı. Dört hane beyti okumaya başladı.
Aldı Mahımihri:
Geyindim karaya döktüm kumaşı
Gözümden akıttım kan ile yaşı
Sakla emanetim üç ocak taşı
Kolum bağlı düşürdüler yollara
**************
Okudum karayı bilmem ağından
Yolların uğrasın mercan dağından
Van şehrini dersen yolun sağından
Belki Hurşit beyim gelir ellere
**************
Mahımihrim der ki ben yana yana
Ellerin sözleri kir etti cana
Beni verecekler Kara Oğuz Han’a
At belinde düşürdüler yollara
Deyip kesti
Hurşit Bey bu beyitleri okuduktan sonra gözüne daha hiçbir şey görünmez oldu. Yanındaki adamları ile düştü yollara… İki, üç gün yol aldıktan sonra sağa, sola baktılarsa da hiçbir şey göremeyince, zaten vakit akşam olmuştu ki, gece kalmak için bir yer aramaya başladılar. Baktılar, dağın kenarında bir mağara var. O gece mağarada kalıp sabahı ettiler. Gün doğunca Huşit Bey adamlarına:
– Siz burada kalın, ben yalnız kızın leşine gideceğim.
Adamlar, bu söze hiç ses çıkarmadılar, orada kaldılar. Hurşit Bey atına binip Yola düştü. Birkaç gün, yolları da gittikten sonra, başı dumalı yüksek bir dağın ortasına çıktı baktı ki, buradan öteye artık at ile gitmenin çaresi yoktur. Yollar çok çetin olduğu için atını orada bıraktı. Hurşit artık yaya olaıak dağı tırmanmağa başladı. At, sahibinin gittiğini görünce kişnemeye başladı. Hurşit Bey bu hali görünce dayanamayıp sazı aldı ele:
Aldı Huşit Bey:
Kişneme kır atım kişneme ben oldum deli
Dört parmak hurdası bir karış beli
Yetiş imdadına sen Hızır Veli
Derdimin ortağı kır at kal burada
**************
Yokuşa gelince ceylan sekişli
Engine enince uzak bakışlı
Yengile örülmüş gelin, kız saçlı
Derdimin ortağı kır at kal burda
**************
Atımı bağladım ben bir virna
Canım kurban olsun yari görene
Gözleri benziyor ağca cerene
Derdimin ortağı lor at kal burda
Deyip kesti.
Bu beyitleri Hurşit söyledi, kır at dinledikten sora yerinde kaldı. Hurşit Bey, oradan yola koyulup bir iki günden sonra dağın tepesine çıktı. Bir de baktı ki, bir Çam ormanından kenarındaki düzlükte kızın çadırları çakılmış. Yeniden bir can gelmiş gibi yürüyüp bu çadırlara yaklaştı.Bu çadırlardan birine girdi. Baktı ki, bir kocakarı oturmuş yün eğirir. Karı, Hurşit Beyi görünce misafir olarak kabul edip hoşbeş etmeye başladı. Ona yer gösterdi. Konuştukları sırada kan, baktı ki bu çocukta bir merak var? Amma bu merak acap ne ki? Anlamak için çocuğa sordu. Oğlum sen benim bir evladım ol, sende ki şu dert ne ise bana söyle? Hiç korkma belki bir çaresine bakarız. Hurşit, kadının bu sözlerine inanıp başına gelenleri evvelinden sonuna kadar olduğu gibi karıya anlattı. Kan:
– Oğlum, ben o kızın süt anasıyım. Kızın şimdi, düğünü kurulmuştur. Lakin, ne yiyor nede içiyor. Öyle bir hastalık gelmiş ki hep düşünüyor. Oğuz Han bu hale, ne yapacağınız bilmez, şaşırmış kalmış. Öyle söylemiş ki bu kızı kim şöyledir kim güldürürse ona çok bahşiş vereceğim diye her tarafa söz vermiş. Bu hal, işte böyledir oğlum. Bu karının, iki oğlu varmış. Birisi Kara Oğuz Han’ın ahırına bakarmış birisi de onun sakisi imiş. Kocakarı bunlara güvendiği için Hurşide:
– Sen hiç merak etme oğlum ben bu işin üstesinden gelirim.
Hurşit kocakarıdan bu sözleri duyunca, hemen bir keseyi kadına uzanıp vermiş, bu işin de tezden olmasına yalvarmış. Kan, oradan hemen oğullarına haber gönderip çağırtmış. Oğullan gelince kan, meseleyi bunlara anlatıp ne edeceklerini de söylemiş. oğulları oradan işlerinin başına gidince kara oğuz Hana haber vermişler ki:
– Bir saz şairi misafirimiz var, eğer beyimiz emir ederse onu buraya huzura getirelim.
Diye haber edince, Kara Oğuz Han bunu kabul etmiş. Kocakarı da Hurşidin, barmağındaki ahdettikleri vakit Matıımihriden aldığı yüzüğü çıkarıp almış yanına. Karının oğulları tekrar gelip Hurşidi alıp düğün çalınan yere getirmişler. Hurşit huzura çıkınca, Kara Oğuz Han sormuş:
– Siz hangi memlekettensiniz aşık?
– Kandiharlıyım.
– Adın nedir?
Burada Hurşit, tam adını vermeyip ayrı bir isim olarak cevap vermiş:
– Adıma Han demişler.
– Sizin memlekette Mümihri ile Hurşit Bey varmış?
– Evet vardır.
– sizde bunların türküleri var mıdır.
– Hem de al6sını bilirim.
Gelelim kocakarıya:
Bir bardağa südü doldurmuş. Yüzüğü, bu süt dolu bardağa koymuş. Mahımihrinin yanına varıp görmüş ki kız, kederli halde oturmuş ne söyler, ne de güler. Kocakarı:
– Ey kızım Mahımihri, senin kederin acap nedir? Senin derdin benim olsun, neye böyle düşünürsün? Hele şu südü iç, rahat olursun. Kız südü alıp içmiş. Bardağın içinde süt kalmayınca bakmış ki, bardağın dibinde bir yüzük var? Almış yüzüğü, bakınca anlamış ki bu yüzük, Hurşide verdiği yüzktür, sevincinden ne yapacağımı şaşırıp gülmeye başlamış. bu hali gören müjdeciler hemen koşup beye haberi ulaştırdılar. Bey, bu haberi alır almaz Şevke gelip Hurşide:
_ Ey aşık, hele şu Mahımihri ile Hurşid’in türküsünü çağır da dinleyelim.
Aldı Hurşit sazı ele bakalım meclise ne dedi:
Bir bezirgan gelir Şamdan ileri
Daramış zülfütünü vermiş timarı
Ağ göğsün üstünde zemzem pınarı
İçsem Han öldürür, içmesem öldüm.
**************
Yüksek derler ol Mahımın binası
Yüz bin kese değer her bir büsesi
Sarabilsem ben o yarin sinesin
Sarsam Han öldürür sarmasam öldüm.
**************
Uzakta arasam yakında bulsam
Hak nasip etse bir yüzünü görsem
Mübarek gerdandan bir buse alsam
Alsam Han öldürür almasam öldüm.
**************
İşittin mi Ferhat ile Şirini
onlar da sevdiler birbirini
Benim ile gül Mahımın sırrını
Disem Han öldürür girmesem öldüm
**************
Ben Huşidim oldum dillere destan
Ayırdılar beni gül yüzlü dosttan
Mahımın sinesi gülüdür gülistan
Girsem Han öldürür girmesen öldüm
**************
Mevlam sana kalem gibi kaş vermiş
İnciden sedeften ufak diş vermiş
Ağ memeler şişelenmiş baş vermiş
Emsem Han öldürü, enmesem öldüm.
**************
Mahım gidek Kara Yoskan elinden
Kurulalım şu ellerin dilinden
Ben Hurşidim geçemiyom gülümden
Geçsem Han öldürür geçmesem öldüm
Deyip kesti
Han bu beyitleri dinledikten sonra öyle bir keyfe geldi ki artık, şaraplar dolu içilmeye başlandı. Kocakarının oğlu saki, Hana şarabı hep dolu vermeye başladı. Han artık sarhoş olmaya başladı. Hanın, sarhoş olduğunu gören Hurşit artık kıza serbestçe söylenmeye başladı, aldı sazı ele bir düa
Aldı Hurşit
Kaldır nikabı yüzünden
Güzelliğin beyen olsun
Açılsın mahıtabanın
Görenler şaduman olsun
**************
İnciden ince dişlerin
Kaleme benzer kaşların
Yad el görmesin saçların
Yerine armağan olsun.
Ölüm farz mı yoksa sünnet
Bir can için etme minnet
Diselerki işte cennet
Girmem yarsız haram olsun
**************
Hurşidimde der ki Mahım
Sensin benim seyrangahım
Sana hoş geldi mi sahım
Gözüm yaşı revan olsun
Deyip Kesti
Mecliste, içki eğlence tam tavını almıştı. Han, öyle bir sarhoş oldu ki, burnunu görecek mecali kalmamıştı. Han, orada yerinde olduğu gibi yatıp sızdı. Herkes dağılıp yerine getti. Han, kızın yanına kocakarıdan başkasına koymazdı. O da, kızı güldürüp söylettiği için. Kocakarının, ağır ağası olan oğlu da oradan iki at dışarı çekip hazır etti. Meydanı boş bulan Hurşit ile Mühımihri, hemen gelip hazır olan atlara bindiler. Allaha ısmarladık deyip atlan dolu dizgin verip sürdüler. Hurşit sabaha karşı, atını bıraktığı yere gelmişti. Bir de gördü ki at, orada bekleyip durur. Atın alıp oradan tekrar sürdüler ve doğruca adamlarını bıraktığı yere geldiler. Hurşit, mağaraya yaklaştı gördü ki, adamlar da orada beklerler. Adamların saçları, sakallan uzamış, kendileri de Hurşidi görünce çok zayıfladığı için tanıyamadılar. Hurşid yanındaki Mahıyi gören Arap, kuza gönül düşürür. Bu yabancı adamın elindeki kızı alırım diye içinden karar verip kızı teslim etmesini söyleyince bir çekişme başlar. Arap, Hurşidi yakalar oradan çekiştirip kesmeye götürür. Arap düşünür ki, bu oğlanı kesersem kız beni sever. Arap Hurşidi mağaradan çıkarınca Hurşit derki:
-Madem ki beni öldüreceksin, bırak da sana bir kaç beyit söyleyeyim de ondan sonra öldür.
Arap buna razı olur. Hurşit alır sazı eline bakalım Araba ne söyler:
Aldı Hurşit:
Kaf dağını kaldırsan gama tay olmaz
Gel bir eylik eyle eylik zay olmaz
Bir ben ölme ilen yoksul bay olmaz
Mevlanın aşkına öldürme beni
Ben bir sefil kuştum kondum destine
Kurban olam arap, çorap mestine
Al kanlı gömleğim götür destine
Mevlanın aşkına öldürme beni
Ben bir yücedeydim indim bir düze
Yaşım on beşteydi yetirdim yüze
Yeni fırsat düştü Arap seyise
Mevlanın aşkına öldürme beni
Ben bir sefil kuşum kolu bağlıyım
Aşk oduna ciğerciği dağlıyım
Adım Bey Hurşittir Hünkar oğluyum
Mevlanın aşkına öldürme beni
Deyip Kesti.