Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık

Forsa Metni Etkinlik Cevapları (8. Sınıf Türkçe)

Forsa metni cevapları ve soruları, Hecce Yayıncılık 8. Sınıf Türkçe Ders kitabı sayfa 20-21-22-23-24-25-26-27-28-29 (Erdemler Teması)

Forsa Metni Cevapları

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 20 Cevabı

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

Yaşadığınız yerden uzun süre ayrı kalsaydınız neler hissederdiniz? Düşüncelerinizi anlatınız.

  • Cevap: Çok üzülürdüm. Çünkü yaşadığım yer aşık olduğum mutlu olduğum yerdir. Buradan ayrılmak muhtemelen hem ruhumu yaralardı hem de yaşam ışığımı azaltırdı.

Metnin başlığından ve görsellerinden hareketle konusunu tahmin ediniz. Metni türünün özellikleri ve noktalama işaretlerine dikkat ederek okuyunuz.

Akdeniz’in mitoloji yuvası nihayetsiz ufuklarına bakan küçük tepe, minimini bir çiçek ormanı gibi idi. İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyor, ilkbaharın tatlı rüzgârlarıyla martılar çılgın bağırışlarıyla havayı çınlatıyordu. Badem bahçesinin yanı geniş bir bağdı. Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik ta vadiye kadar iniyordu. Bağın ortasındaki viran kulübenin kapısız giriş yerinden, bir ihtiyar çıktı. Saçı sakalı bembeyazdı. Kamburunu düzeltmek istiyormuş gibi gerindi. Elleri, ayakları titriyordu. Gök kadar boş, gök kadar sakin duran denize baktı, baktı: “Hayırdır inşallah!” dedi. Duvarın dibindeki taş yığınlarına çöktü. Başını iki ellerinin arasına aldı. Sırtında yırtık bir çuval vardı. Çıplak ayakları, topraktan yoğrulmuş sanılacaktı. Zayıf kolları, kirli tunç rengindeydi. Tekrar başını kaldırdı. Gökle denizin birleştiği dumandan çizgiye dikkatle baktı. Fakat görünürde bir şey yoktu. Bu, her gece uykusunda kendini kurtarmak için birçok geminin pupa yelken geldiğini gören, zavallı, eski bir Türk forsasıydı. Esir olalı kırk seneden fazla olmuştu. Otuz yaşında dinç, levent, kuvvetli bir kahramanken Malta korsanlarının eline düşmüştü.

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 21 Cevabı

Yirmi sene, onların kadırgalarında kürek çekti. Yirmi sene iki zincirle iki ayağından rutubetli bir geminin dibine bağlanmış yaşadı. Yirmi senenin yazları, kışlan, rüzgârları, fırtınaları, güneşleri onun granit vücudunu eritemedi. Zincirleri küflendi, çürüdü, kırıldı. Yirmi sene içinde birkaç defa halkalarını, çivilerini değiştirdiler fakat onun çelikten daha sert, adaleli bacaklarına bir şey olmadı. Yalnız abdest alamadığı için üzülüyordu. Daima güneşin doğduğu tarafı soluna alır, gözlerini kıbleye çevirir, beş vaktini gizli gizli, işaretle eda ederdi.

Elli yaşma gelince korsanlar onu “Artık iyi kürek çekemez.” diye çıkarıp bir adada satmışlardı. Efendisi bir çiftçiydi. On sene kuru ekmekle onun yanında çalıştı. Allah’a çok şükrediyordu. Çünkü artık bacaklarından mıhlı değildi. Abdest alıyor, tam kıblenin karşısına geçiyor, unutmadığı ayetlerle namaz kılıyor, dua edebiliyordu. Bütün ümidi memleketine -Edremit’e- kavuşmaktı. Otuz sene içinde hiçbir an ümidini kesmedi. “Öldükten sonra dirileceğime nasıl inanıyorsam elli yıl esirlikten sonra da memleketime kavuşacağıma öyle inanırım.” derdi. En şanlı, en meşhur Türk gemicilerindendi. Daha yirmi yaşında iken Tank Boğazı’nı geçmiş, poyraza doğru haftalarca, aylarca, kenar kıyı görmeden gitmiş, rast geldiği ücra adalardan cizyeler almış, irili ufaklı donanmaları tek başına hafif gemisiyle berbat etmişti. O vakitler, Türk ilinde namı dillerde destandı.

Öyle denizlere girmişti ki üzerinde dağlardan, adalardan büyük buz parçalan yüzüyordu. Oraları tamamıyla başka bir cihandı. Altı ay gündüz, altı ay gece olurdu. Karısını işte bu, senesi bir büyük günle bir büyük geceden ibaret olan başka dünyadan almıştı. Gemisi altın, gümüş, inci, elmas, esir dolu vatana dönerken kenarsız denizin ortasında evlenmiş, oğlu Turgut Çanakkale’yi geçerken doğmuştu. Şimdi kırk beş yaşında olmalıydı.

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 22 Cevabı

Acaba yaşıyor muydu? Hayalini unuttuğu karısı acaba hâlâ sağ mıydı? Kırk senedir İstanbul’un minareli ufku hayalinden hiç silinmemişti. “Bir gemim olsa gözümü kapar, Kabataş’ın önüne demir atarım.” diye düşünürdü. Altmış yaşını geçtikten sonra efendisi onu, sözde serbest bıraktı. Bu, serbest bırakmak değil; sokağa, açlığa, perişanlığa atmaktı. İhtiyar esir, bu viran bağın içindeki harap kulübeyi buldu, içeri girdi. Kimse bir şey demedi. Ara sıra kasabaya iniyor, ihtiyarlığına acıyanların verdiği ekmek parçalarını toplayıp dönüyordu. On sene daha geçti. Artık hiç kuvveti kalmamıştı.

Hem bağ sahibi de artık onu istemiyordu. Nereye gidecekti? Fakat işte eskiden beri gördüğü rüyaları yeniden görmeye başlamıştı. Kırk senelik bir rüya… Türklerin, Türk gemilerinin gelişi… Gözlerini kurumuş elleriyle iyice ovdu. Denizin gökle birleştiği yere baktı. Evet, mutlaka geleceklerdi. Buna o kadar emindi ki… “Kırk sene görülen bir rüya yalan olmaz.” diyordu. Kulübe duvarının dibine uzandı. Yavaş yavaş gözlerini kapadı. İlkbahar, bir ümit tufanı gibi her tarafı parlatıyordu. Martıların “Geliyorlar, geliyorlar! Seni kurtarmaya geliyorlar!” gibi işittiği tatlı seslerini dinleye dinleye daldı. Duvar taşlarının arasından çıkan kertenkeleler ihtiyarın üzerinde geziniyor, çuvaldan esvabının içine kaçıyor, gür beyaz sakalının üstünde oynaşıyordu. İhtiyar esir, rüyasında ağır

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 23 Cevabı

bir Türk donanmasının limana girdiğini görüyordu. Kasabaya giden yola birkaç bölük asker çıkarmışlardı. Al bayrağı uzaktan tamdı. Yatağanlar, kalkanlar güneşin aksiyle parıldıyordu. “Bizimkiler! Bizimkiler!” diye bağırarak uyandı. Doğruldu. Üstündeki kertenkeleler kaçıştı. Limana baktı. Hakikaten kalenin karşısına bir donanma gelmişti. Kadırgaların, yelkenlilerin, küreklerin biçimine dikkat etti. Sarardı, gözlerini açtı. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Ellerini göğsüne koydu. Bunlar Türk gemileriydi, kenara yanaşıyorlardı. Gözlerine inanamadı. “Acaba rüyam devam mı ediyor?” şüphesine düştü. Fakat uyanıkken rüya görülür müydü? Kanaat getirmek için ellerini ısırdı. Yerden sivri bir taş parçası aldı. Alnına vurdu. Evet, işte hissediyordu; uyanıktı. Gördüğü rüya değildi. O uyurken donanma burnun arkasından birdenbire ortaya çıkmış olacaktı. Sevinçten, hayretten dizlerinin bağı çözüldü. Hemen çöktü. Kenara çıkan bölükler, ellerinde al bayrak, kalenin etrafına doğru ilerliyorlardı. Kırk senelik bir beklemenin son azmiyle davrandı. Birden kemikleri çatırdadı. Badem ağaçlarının çiçekli gölgeleriyle örtülen yoldan yürüdü. Kenara koştu.
Karaya çıkan askerler ak sakallı bir ihtiyarın kendilerine doğru koştuğunu görünce “Dur!” diye bağırdılar. İhtiyar durmadı;* bağırdı:
— Ben Türk’üm oğullar, ben Türk’üm!

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 24 Cevabı

Askerler onun yaklaşmasını beklediler. İhtiyar, Türklerin yanına yaklaşınca önüne ilk geleni tutup öpmeye başladı. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Hâline bakanların hepsi duygulanmıştı. Biraz heyecanı sükûn bulunca ona sordular:
— Kaç yıldır esirsin?
— Kırk…
— Nerelisin?
— Edremitli.
— Adın ne?
— Kara Memiş.
— Kaptan mıydm?
— Evet…
İhtiyarın etrafındaki askerler birbirine karıştı. Bir çığlıktır koptu. “Bey’e haber verin!”
İhtiyarın kollarına girdiler. Kuş gibi deniz kenarına uçurdular. Bir sandala koydular. Büyük bir kadırgaya çıkardılar. Askerin içinde onun menkıbelerini bilmeyen, şöhretini duymayan yoktu. Bir an güvertede durdu. Sevincinden kırk senedir hasret kaldığı millettaşlarını görmekten şaşırmış, aptallaşmıştı. Ayağına bir çakşır getirdiler. Sırtına bir kaftan attılar. Başına bir kavuk koydular.
— Haydi, Bey’in yanma, dediler. Kendini kadırgaya getiren askerlerle beraber büyük geminin kıçına doğru yürüdü. Kara, pala bıyıklı, sırmalı, esvabının üzerine demir çelik zırhlar giymiş iri bir adamın karşısında durdu:
— Sen Kaptan Kara Memiş misin?
— Evet…
— Doğru mu söylüyorsun?
— Ne yalan söyleyeceğim?
— Aç bakalım sağ kolunu!
İhtiyar, kaftanın altından kolunu çıkardı, sıvadı. Bey’e uzattı. Pazısında haç şeklinde derin bir yara izi vardı. Bu yarayı, gecesi altı ay süren bir adadan karısını kaçırırken almıştı. Bey, ellerine sarıldı, öpmeye başladı.

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 25 Cevabı

— Ben senin oğlunum.
— Turgut musun?
— Evet…
İhtiyar sevincinden bayılmıştı. Kendine gelince oğlu ona:
— Ben karaya cenk için çıkıyorum. Sen gemide rahat kal, dedi.
Eski kahraman kabul etmedi:
— Hayır, ben de beraber cenge çıkacağım.
— Çok ihtiyarsın baba.
— Fakat kalbim kuvvetlidir.
— Rahat et, bizi seyret.
— Kırk senedir dövüşe hasretim.
Oğlu, “Vurulursun. Vatana hasret gidersin.” diye onu gemide bırakmak istedi. Kara Memiş o vakit birdenbire gençleşmiş bir kaplan gibi doğruldu. Duramıyordu. Kalkan, kılıç istedi. Sonra geminin kıçında sallanan sancağı göstererek:
— Şehit olursam bunu üzerime örtün. Vatan, bayrağın dalgalandığı yer değil midir?, dedi.

Ömer Seyfettin (1884-1920)

Balıkesir Gönen’de doğdu. İlk hikâyesini Genç Kalemler dergisinde yayımladı. Ömer Seyfettin yaklaşık on yıllık bir sürede yüzden fazla hikâye kaleme aldı ve ölümünden sonra eserleri defalarca külliyat şeklinde basıldı. Ömer Seyfettin, sıradan bir hikâye yazan olmadığını, dilde ve edebiyatta “millî benliğe dönüş” tezini savunduğunu eserlerinde gösterdi.

1. ETKİNLİK

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 26 Cevabı

Anlamları verilen kelimeleri bularak numaralandırılmış yerlere yazınız.

  • Cevap:

Yukarıdan Aşağı

1. Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgâr; kuzey rüzgârı, şimal rüzgârı. (Poyraz)
4. Giysi. (Esvap)
5. İslam ülkelerinde Müslüman olmayanlardan alınan bir vergi türü. (Cizye)
7. Harap. (Viran)
8. Birkaç rengin karışımından oluşan renk. (Alaca)
10. Bazı ibadetler yerine getirilirken dönülen Kâbe’nin bulunduğu yön. (Kıble)

Soldan Sağa

2. Çok uçta, kenarda veya kıyıda köşede olan. (Ücra)
3. İslam dinine göre namaz kılmak, Kur’an okumak, Kâbe’yi tavaf etmek gibi ibadetleri yerine getirebilmek için niyet ederek el, ağız, burun, yüz, kol ve ayakları yıkamak; baş, kulaklar ve boynun iki yanını meshetmek yoluyla arınma. (Abdest)
6. Kas. (Adale)
9. Dinî buyrukları yerine getirmek. (İbadet)
11. Tarih öncesi tanrılarının efsaneli serüvenlerini anlatan ve bir topluluğun duygularını, anlayışını ve özlemlerini göstermesi bakımından değeri olan mitlerin, efsanelerin bütünü. (Mitoloji)

2. ETKİNLİK

Aşağıdaki soruları okuduğunuz metne göre cevaplayınız.

1. Kara Memiş kimdir? Malta korsanlarına ne zaman esir düşmüştür?

  • Cevap: Kara Memiş yıllarca denizlerde kahramanlık yapan bir gemici iken sonradan esir olmuş ve çok uzun yıllar gemilerde kürek mahkumluğu yapmış esir düşmüş birisidir. Hikayede anlatılan zamandan yaklaşık kırk yıl önce esir düşmüştür.

2. Askerlerin Kara Memiş’i hemen tanımalarının nedeni söyleyiniz.

  • Cevap: Çünkü onun namı çok uzun yıllar dilden dile anlatılmıştır. Oğlu Turgut Reis de bütün tayfasına babasından bahsetmiştir.

3. Turgut, Kara Memiş’in babası olduğunu nasıl anlamıştır?

  • Cevap: Kara Memiş annesini kaçırırken kolundan yaralanmıştı. O koldaki haç şeklindeki yarayı görünce anlamıştır.

4. Esir düşmesine rağmen namazını kılmaya devam etmesi Kara Memiş’in hangi kişilik özelliğine sahip olduğunu göstermektedir?

  • Cevap: İnançlı biri olduğunu, içindeki Tanrı sevgisinin hala en üst yerde olduğunu gösterir.

5. Kara Memiş’in gençleşmiş bir kaplana benzetilmesinin nedeni nedir?

  • Cevap: Çünkü birden doğrulmuş oğluyla vatanı için savaşmak istemektedir. Birden eski güçlü zamanlarındaki haline dönmüştür. O yüzden kaplana benzetilmiştir.

3. ETKİNLİK

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 27 Cevabı

Okuduğunuz “Forsa” adlı metindeki hikâye unsurlarını belirleyerek aşağıya yazınız.

  • Cevap:

Yer: Malta adası
Zaman: Geçmiş ve şimdiki zaman
Kişiler/Varlıklar: Kara Memiş, Turgut Reis, tayfalar ve adadaki bazı halk
Olay Örgüsü: Kara Memiş’in esir düşmesi, forsalık yapması, satılması, sahibinin onu azat etmesi ve Türk gemilerinin onu bulması

4. ETKİNLİK

Aşağıya okuduğunuz metinle ilgili üç soru yazınız. Yazdığınız sorulan arkadaşlarınıza sorarak onlardan cevaplamalarını isteyiniz.

  • Cevap:

1. Soru: Kara Memiş neden kaçıp ülkesine gitmemiştir?
2. Soru: Kara Memiş dua ederken neden kıbleyi aklından çıkarmamıştır?
3. Soru: Kara Memiş’in yorgun haliyle savaşması tehlikeli değil midir?

5. ETKİNLİK

Okuduğunuz metne uygun yeni başlıklar bularak bu başlıkları aşağıya yazınız.

  • Cevap: MEMLEKET ÖZLEMİ / VATANI ÖZLEYEN GEMİCİ

6. ETKİNLİK

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 28 Cevabı

Aşağıda okuduğunuz metinden bir paragraf verilmiştir. Yazar bu paragrafta öyküleyici anlatımdan yararlanmıştır. Siz de okuduğunuz metinden öyküleyici anlatım örneği bularak noktalı alana yazınız.

İhtiyar esir, bu viran bağın içindeki harap kulübeyi buldu, içeri girdi. Kimse bir şey demedi. Ara sıra kasabaya iniyor, ihtiyarlığına acıyanların verdiği ekmek parçalarını toplayıp dönüyordu. On sene daha geçti. Artık hiç kuvveti kalmamıştı.

  • Cevap: “Yirmi sene, onların kadırgalarında kürek çekti. Yirmi sene iki zincirle iki ayağından rutubetli bir geminin dibine bağlanmış yaşadı. Yirmi senenin yazlan, kışlan, rüzgârlan, fırtınalan, güneşleri onun granit vücudunu eritemedi. Zincirleri küflendi, çürüdü, kınldı. Yirmi sene içinde birkaç defa halkalarını, çivilerini değiştirdiler fakat onun çelikten daha sert, adaleli bacaklarına bir şey olmadı. Yalnız abdest alamadığı için üzülüyordu.”

7. ETKİNLİK

Aşağıda verilen metinde geçen fiilimsileri bulunuz. Bulduğunuz fiilimsileri metnin altında verilen türlerin karşısına yazınız.

TATLI DİLE DAİR

(…)
Tatlı dil insan için başlı başına bir kuvvettir. Dünyaya biraz sevimli olarak gelmenin elbette büyük avantajları vardır. İnsanlar, başkaları hakkındaki ilk hükümlerini yüzlerine bakarak verirler; sonra konuşmaları yoklanır. Gerçi insanın dili ağzının içinde kolay dönmüyorsa düşüncelerini çabucak, güzel cümleler hâlinde ağzından dökemiyorsa bu gibi vaziyetlerde susmak en emin çaredir. Konuşmaktaki noksanlarını bilen bazı zeki insanlar susmayı becermek suretiyle muvaffak olurlar. Bütün ömürleri boyunca sustukları için yükselmiş insanlar çoktur. Ama asıl muvaffakiyet konuşmakla olur. Güler bir yüz, tatlı bir dille tamamlandığı zaman insana bütün kapılar açılır. Söze başlarken de söylediğim gibi tatlı dil, sevimli görünmeyen hatta soğuk intibaını veren yüzleri bile ısıtır, cana yakın kılar. Tatlı dile bütün kapıların açılması bundandır. Tabii bilirsiniz, Adana, Mersin, Maraş gibi Güney ve Güneydoğu vilayetlerimizde halk ağzında “dil” kelimesi “anahtar” manasında kullanılır.
(…)
Şevket RADO
Eşref Saat (Kısaltılmıştır.)

  • Cevap:

Sıfat-Fiil:

  • dökemiyorsa
  • sevimli (gelmenin)
  • soğuk (veren)

İsim-Fiil:

  • konuşmak
  • susmak
  • becermek

Zarf-Fiil:

  • bakarak
  • yoklanır
  • başlarken
  • kalarak

8. ETKİNLİK

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Sayfa 29 Cevabı

Okuduğunuz metni özetleyerek aşağıya yazınız. Özetinizi yazarken tekrar edilen ifadelere ve gereksiz olduğunu düşündüğünüz ayrıntılara yer vermeyiniz.

  • Cevap: Kara Memiş, kırk yıl boyunca esir düşen bir Türk forsa olarak, korsanların kadırgalarında zorla çalıştırılır. Yirmi yıl kürek çeker, ardından bir çiftçinin yanında çalışmak üzere satılır. Yıllarca memleketi Edremit’e kavuşmayı hayal eder. Bir gün, eski rüyasında olduğu gibi Türk donanmasının geldiğini görür. Gerçekten de limana Türk gemileri yanaşır. Askerlere koşarak kendini tanıtır. Oğlu Turgut’un komutan olduğunu öğrenir. Oğlu onu dinlenmeye teşvik etse de Kara Memiş, cenge katılmak için ısrar eder ve bayrağıyla şehit olmayı diler.

9. ETKİNLİK

“Kara Memiş’in yerinde siz olsaydınız yaşadığınız bu olaylar karşısında neler hisseder, |: neler yapardınız?” sorusundan hareketle sınıfınızda hazırlıklı konuşma yapınız. Konuşmanızda empati kurma stratejisini uygulayınız. Bu stratejiyi uygularken kendinizi olaydaki kahramanın yerine koyarak neler hissettiğini, yaşadığını, düşündüğünü anlatmaya çalışınız. Konuşmanız sırasında beden dilinizi etkili kullanmaya özen gösteriniz. Beden dilini I etkili kullanmanın konuşmacının vermek istediği sözlü olmayan mesajları iletmeyi kolaylaştıracağını unutmayınız. Konuşmanızda kelimeleri anlamlarına uygun kullanmaya özen gösteriniz.

  • Cevap:

YA MEMLEKET YA ÖLÜM!

Ben Kara Memiş’in yerinde olsam aklımdan hep kaçma fikrini geçirirdim. Kara Memiş gibi adaya kırk yıl esir düşmezdim. Çünkü insanın kalbine bir kez memleket sevdası düşmeye görsün ne yapar eder bu duygudan bu hapislikten kurtuluş çaresini bulurdum. Yine de ben de umudumu yitirmezdim. Ve bir gün memlekete dönerim diye her gün spor yapar kendimi zinde tutardım.

10. ETKİNLİK

“Forsa” adlı metnin konusundan ve ana fikrinden hareketle defterinize hikâye edici bir metin yazınız. Yazdığınız metne uygun bir başlık bulunuz. Metninizi gözden geçirirken j varsa yazım ve noktalama hatalarını düzeltiniz. Yazdığınız metni sınıfta arkadaşlarınıza okuyunuz.

  • Cevap:

YA GÖREMEZSEM BİR DAHA?

Askerden dönünce çalışmaya gurbete gitmeye karar vermişti. Uzun boylu yakışıklı bir çocuktu. Köyün bütün kızları ona aşıktı ama o aklında ve kalbinde yalnız birine yer vermişti. Selda onun için hayallerini süsleyen bir peri idi. Selda’yı gizli gizli izler ona hayran hayran bakardı. Bir gün onunla evleneceğim ama para kazanmam lazım demiş gurbete para kazanmaya gitmişti. Gurbette tanıştığı ilk kız olan Helga ile evlenmiş iki çocuğu bile olmuştu. Bir gün aklına köyü ve Selda’sı geldi kendine şunu sordu: Ne içşn gelmiştin gurbete ne oldun? Bir de Seldandan oldun. Ah dedi bir daha görebilecek miyim onu? Ya göremezsem bir daha dedi kendi kendine sonra da Helga’ya sarılıp uyumuştu.

8. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Hecce Yayınları Erdemler Teması Sayfa 20-21-22-23-24-25-26-27-28-29 Forsa Metni Etkinlik Soruları ve Cevapları ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2025 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
2
love
0
happy
0
clap
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!