Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
7. Sınıf Türkçe Dörtel Yayınları

Eskici Metni Etkinlik Cevapları (7. Sınıf Türkçe)

Eskici metni cevapları ve soruları, Dörtel Yayınları 7. Sınıf Türkçe Ders kitabı sayfa 24-25-26-27-28-29-30-31-32-33 (Erdemler Teması)

Eskici Metni Cevapları

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 24 Cevabı

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

1. Doğup büyüdüğünüz yerden uzak kaldığınız oldu mu? Bu sürede neleri özlediğinizi söyleyiniz.

  • Cevap: Evet oldu. Çünkü babamın işinden dolayı biz İstanbul’a yerleşmek zorunda kaldık. Ben en çok küçükken oyunlar oynadığım bahçeleri, sokakları özledim. Orada kümesimiz vardı oradaki hayvanlarımı özledim.

2. Memleketimizin niçin değerli olduğunu sınıfta tartışınız.

  • Cevap: Çünkü memleketimiz olmazsa biz de olmayız. Memleket üzerinde yaşadığımız evimiz, canımız her şeyimizdir. Bu nedenle bizim de en değerlimizdir.

3. Vatan ve dil sevgisini anlatan derlediğiniz atasözü, özdeyiş ve deyimleri sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.

  • Cevap: İnsan vatanını sever, çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı vatan sayesinde kaimdir. / Vatan bir milletin evidir.

4. Getirdiğiniz “Gurbet Hikâyeleri” adlı kitaptan hikâyeler okuyunuz.

  • Cevap: Bu etkinliği sizin yapmanız gerekmektedir.

Aşağıdaki metni noktalama işaretlerine dikkat ederek önce sessiz sonra sesli okuyunuz. Okurken metin türünün özelliğine uymaya çalışınız.

ESKİCİ

Vapur rıhtımdan kalkıp da Marmara’ya doğru uzaklaşmaya başlayınca yolcuyu geçirmeye gelenler, üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladılar:
— Çocukcağız Arabistan’da rahat eder, dediler. Hayırlı bir iş yaptıklarına herkesi inandırmış olanların uydurma neşesiyle fakat gönülleri isli, evlerine döndüler.
Önce babadan yetim kalan küçük Hasan, anası da ölünce uzak akrabaları ve konu komşunun yardımıyla
halasının yanma, Filistin’in sapa bir kasabasına gönderiliyordu.
Hasan vapurda oyalandı; giril giril işleyen vinçlere, üstleri yazılı cankurtaran simitlerine, kurutulacak çamaşırlar gibi iplere asılı sandallara, vardiya değiştirilirken çalınan kampanaya bakarak çok eğlendi. Beş yaşında idi; peltek, şirin konuşmalarıyla da güvertede yolcuları epeyce eğlendirmişti.
Vapur, şuraya buraya uğrayıp bir sürü yolcu bıraktıktan sonra sıcak memleketlere yaklaşınca kendisini bir durgunluk aldı. Kalanlar bilmediği bir dilden konuşuyorlardı ve ona İstanbul’daki gibi:
— Hasan gel!
— Hasan git!
Demiyorlardı; adı değişir gibi olmuştu. Hassen şekline girmişti:
— Taal hun yâ Hassen!..
Diyorlardı, yanlarına gidiyordu.
— Ruh yâ Hassen!..
Derlerse uzaklaşıyordu.
Hayfa’ya çıktılar ve onu bir trene koydular.

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 25 Cevabı

Artık ana dili büsbütün işitilmez olmuştu. Hasan köşeye büzüldü; bir şeyler soran olsa da susuyordu, yanakları pençe pençe, al al olarak susuyordu. Portakal bahçelerine dalmış, göğsünde bir katılık, gırtlağında lokmasını yutamamış gibi bir sert düğüm, hep susuyordu.

Yamaçlarında keçiler otlayan kuru, yalçın, çatlak dağlar arasından geçiyorlardı. Bu keçiler kapkara, beneksiz kara idi, tüyleri yeni otomobil boyası gibi aynamsı bir cila ile kızgın güneş altında pırıl pırıl yanıyordu. Bunlar da bitti. Göz alabildiğine uzanan bir düzlüğe çıkmışlardı. Ne ağaç vardı ne dere ne ev! Yalnız ara sıra kocaman kocaman hayvanlara rast geliyorlardı. Çok uzun bacaklı, çok uzun boylu, sırtları kabarık, kambur hayvanlar trene bakmıyorlardı bile… Ağızlarında beyazımsı bir köpük çiğneyerek dalgın ve küskün, arka arkaya, ağır ağır, yumuşak yumuşak, iz bırakmadan ve toz çıkarmadan gidiyorlardı. Çok sabretti, dayanamadı, yanındaki askere parmağıyla göstererek sordu; o güldü:

— Gemel, gemel dedi.
Hasan’ı bir istasyonda indirdiler. Gerdanından, alnından, kollarından ve kulaklarından biçim biçim, sürü sürü altınlar sallanan kara çarşaflı, kara çatık kaş- iı, kara iri benli bir kadın göğsüne bastırdı. Anasınınkine benzemeyen, tuhaf kokulu, fazla yumuşak, içine gömü- lüveren cansız bir göğüs…
— Ya habibi! Ya ayni!
Halasının yanındaki kadınlar da sarıldılar, öptüler, söyleştiler, gülüştüler. Birçok çocuk da gelmişti; entarilerinin üstüne hırka yerine ceket giymiş, saçları perçemli, başları takkeli çocuklar…
Hasan durgun, tıkanıktı; susuyor, susuyordu. Öyle, haftalarca sustu.

Anlamaya başladığı Arapçayı, küçücük kafasında beliren bir inatla konuşmayarak sustu. Daha büyük bir tehlikeden korkarak deniz altında nefes almamaya çalışan bir adam gibi tıkandığını duyuyor, gene susuyordu. Şimdi onun da kuşaklı entarisi, ceketi, takkesi, kırmızı ayakkabıları vardı. Saçlarının ortası, el ayası kadar sıfır numara makine ile kesilmiş, alnına perçemler uzatılmıştı. Deri gibi sert, yayvan tandır ekmeğine alışmıştı. Yer sofrasında bunu hem kaşık hem çatal yerine dürümleyerek kullanmayı beceriyordu. Bir gün halası sokaktan bağırarak geçen bir satıcıyı çağırdı. Evin avlusuna sırtında çuval kaplı bir yayvan torba, elinde bir ufacık iskemle ve uzun bir demir parçası, dağınık kılıklı bir adam girdi. Torbasında da mukavva gibi bükülmüş bir tomar duruyordu. Konuştular, sonra önüne bir sürü patlak, sökük, parça parça ayakkabı dizdiler. Satıcı, iskemlesine oturdu. Hasan da merakla karşısına geçti. Bu dört yanı duvarlı, tek kat, basık ve toprak evde öyle canı sıkılıyordu ki… Şaşarak, eğlenerek seyrediyordu: Mukavvaya benzettiği kalın deriyi iki tarafı keskin incecik, sapsız bıçağıyla kesişine, ağzına bir avuç çivi dolduruşuna, sonra bunları birer birer, İstanbul’da gördüğü maymun gibi avurdundan çıkarıp ayakkabıların altına çabuk çabuk mıhlayışına, deri parçalarını, pis bir suya koyup ıslatışına, mundar çanaktaki macuna parmağını daldırıp tabanlara sürüşüne, hepsine bakıyordu. Susuyor ve bakıyordu.

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 26 Cevabı

Bir aralık nerede, kimlerle olduğunu keyfinden unuttu, dalgınlığından ana diliyle sordu:
— Çiviler ağzına batmaz mı senin?
Eskici başını şaşkınlıkla işinden kaldırdı. Uzun uzun Hasan’ın yüzüne baktı:
— Türk çocuğu musun be?
— İstanbul’dan geldim!
— Ben de o taraflardan… İzmit’ten!

Eskicide saç sakal dağınık, göğüs bağır açık, pantolonu dizlerinden yamalı, dişleri eksik ve suratı sarı, sapsarıydı; gözlerinin ıkına kadar sarıydı. Türkçe bildiği ve İstanbul taraflarından geldiği için Hasan, şimdi onun yalnız işine değil, yüzüne de dikkatle •akmıştı. Göğsünün ortasında, tıpkı çenesindeki sakalı andıran kırçıl, seyrek bir tutam kıl vardı. Dişsizlikten peltek çıkan bir sesle adam yeniden sordu:
— Ne diye düştün bu cehennemin bucağına sen? Hasan anladığı kadar anlattı.
Sonra Kanlıca’daki evlerini tarif etti; komşunun oğlu Mahmut’la balık tuttuklarını, anası doktora giderken tünele bindiklerini, bir kere de kapıya beyaz boyalı hasta otomobili geldiğini, içinde yataklar serili olduğunu söyledi. Bir aralık da kendisi sordu:
— Sen niye buradasın?
— Bir kabahat işledik de kaçtık!

Asıl konuşan Hasan’dı, altı aydan beri susan Hasan… Durmadan, dinlenmeden, nefes almadan, yanakları sevincinden pempe pembe, dudakları taze, gevrek, billur sesiyle sürekli konuşuyordu. Aklına ne gelirse söylüyordu. Eskici hem çalışıyor hem de ara sıra “Ha! Ya? Öyle mi?” gibi dinlediğini bildiren sözlerle onu söyletiyordu. Artık erişemeyeceği yurdunun bir deresini, bir rüzgârını, bir türküsünü dinliyormuş gibi hem zevkli hem yaslı dinliyordu. Geçmiş günleri, kaybettiği yerleri düşünerek benliği sarsıla sarsıla dinliyordu. Daha çok dinlemek için de elini ağır tutuyordu.

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 27 Cevabı

Fakat sonunda bütün ayakkabılar tamir edilmiş, iş bitmişti. Demirini topraktan çekti, köselesini dürdü, çivi kutusunu kapadı, çiriş çanağını sarmaladı. Bunları hep ağır ağır yaptı. Hasan, yüreği burkularak sordu:
— Gidiyor musun?
— Gidiyorum ya, işimi tükettim.

O zaman gördü ki küçük çocuk, memleketlisi minimini yavru ağlıyor… Sessizce, titreye titreye ağlıyor. Yanaklarından gözyaşları birbiri arkasına, temiz vagon pencerelerindeki yağmur damlaları; dışarının rengini geçiren manzaraları içine alarak nasıl acele acele, sarsıla çarpışa dökülürse öyle, bağrının sarsıntılarıyla yerlerinden oynayarak, vuruşarak içlerinde güneşli mavi gök, pırıl pırıl akıyor.
— Ağlama be! Ağlama be!..

Eskici başka söz bulamamıştı. Bunu işiten çocuk hıçkıra hıçkıra, katıla katıla ağlamaktadır, bir daha Türkçe konuşacak adam bulamayacağına ağlamaktadır.
— Ağlama diyorum sana! Ağlama!..
Bunları derken onun da katı, nasırlaşmış yüreği yumuşamış, şişmişti. Önüne geçmeye çalıştı ama yapamadı, kendisini tutamadı; gözlerinin dolduğunu ve sakallarından kayan yaşların, Arabistan sıcağıyla yanan kızgın göğsüne bir pınar sızıntısı kadar serin, ürpertici, döküldüğünü duydu.

1. ETKİNLİK

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 28 Cevabı

Okuduğunuz metinde geçen aşağıdaki kelimelerin anlamlarını metnin bağlamından hareketle tahmin ediniz.

  • Cevap:

vapur: Bir deniz aracı
rıhtım: Gemilerin ve vapurların yanaştıkları liman girintisi
peltek: Konuşmakta zorluk çekme
iskemle: Üzerinde oturmaya yarayan alet
kabahat: Suç
nasırlaşmış: Bozulmuş, yıpranmış kabuk bağlamış

Sonra aynı kelimelerin anlamlarını sözlükten bulup yazınız. Aralarındaki anlam farklılıklarını tespit ediniz.

  • Cevap:

vapur: buhar gücüyle işleyen gemi.
rıhtım: deniz taşıtlarının indirme bindirme yapmaları, yük alıp vermeleri için yapılmış yer.
peltek: ilini dişlerinin arasına alır gibi konuşan ve bu nedenle s, z gibi sesleri kusurlu söyleyen (kimse).
iskemle: Dört ayaklı sandalyelere iskemle denir. İskemleler, evlerin her odasında, balkonlarda, teraslarda ve bahçelerde kullanılır
kabahat: uygunsuz, yakışıksız iş, kusur, suç.
nasırlaşmış: Nasırlaşmak işi. Duyarlığını yitirmek.

2. ETKİNLİK

Okuduğunuz metnin içeriğine uygun başlıklar belirleyip yazınız.

Benim başlıklarım

  • Cevap: HASAN’IN YALNIZLIĞI, GURBET AĞRISI

3. ETKİNLİK

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 29 Cevabı

Okuduğunuz metnin konusunu belirleyiniz. Metinde anlatılanları özetleyiniz.

  • Cevap:

Konusu: Yaşadığı yerden hiç bilmediği bir yere giden bir çocuğun yaşadığı zorluklar

Metinde anlatılanların özeti: Metinde Hasan adlı çocuğun istemeden de olsa Arabistan’a gitmesi, oradaki yaşama alışması, eski alışkanlıklarını özlemesi, memleket özlemi duyması, bir gün evlerine gelen eskici ile kendi dilini konuşmasından sonra duygulanıp ağlaması anlatılmaktadır.

4. ETKİNLİK

Okuduğunuz metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.

1. Hasan’ı; kimler, nereye, niçin gönderiyor?

  • Cevap: Önce babadan yetim kalan küçük Hasan, anası da ölünce uzak akrabaları ve konu komşunun yardımıyla halasının yanına, Filistin’in sapa bir kasabasına gönderilmiştir.

2. Vapura bindikten sonra Hasan neler yapıyor?

  • Cevap: Hasan vapurda oyalanıyor; giril giril işleyen vinçlere, üstleri yazılı cankurtaran simitlerine, kurutulacak çamaşırlar gibi iplere asılı sandallara, vardiya değiştirilirken çalınan kampanaya bakarak çok eğleniyor. Beş yaşında, peltek, şirin konuşmalarıyla da güvertede yolcuları epeyce eğlendiriyor.

3. Hasan suskunluğunu bozarak ilk defa kiminle konuşuyor? Niçin?

  • Cevap: Evlerine gelen eskici bir ihtiyarla. Çünkü o da bir suç işleyip buraya kaçmıştır. O da kendi dilini konuşabilmektedir.

4. Eskicinin Hasan’la kaynaşmasını hangi duyguya bağlıyorsunuz?

  • Cevap: İkisi de memleket özlemi çekmektedir. İkisi de bir sebepten dolayı evlerinden uzakta kalmışlar, ikisi de o güzel günleri özlemektedirler.

5. Eskicinin dış görünüşünün anlatıldığı satırlardaki perişan hâliyle, Hasan’ın mutsuzluğu arasında paralellik kurulabilir mi? Açıklayınız.

  • Cevap: Bence kurulabilir. Çünkü yazar o perişanlığı belki de Hasan’ın mutsuzluğunu anlatmak için bilerek kurgulamıştır.

6. Metinden nasıl bir sonuç çıkarıyorsunuz? Yazınız.

  • Cevap: Metinden vatandan memleketten ayrı kalmanın hele de çocuklar için ne kadar acı duygular hissettirdiğini anladım.

5. ETKİNLİK

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 30 Cevabı

Metnin içeriğine yönelik üç soru da siz yazınız.

  • Cevap:

1- Hasan neden halaları ile iletişim kurmakta zorlanıyor?

2- Hasan, ayakkabıcı ile bir daha görüşebilecek mi?

3- Ayakkabıcı neden üstüne başına güzel giysiler alamıyor?

6. ETKİNLİK

Fiiller yapı yönünden üç grupta incelenir:
1. Basit fiiller, kök hâlinde veya yapım eki olmamış fiillerdir.
2. Türemiş fiiller, isim veya fiil köklerinden yapım eki olarak türeyen fiillerdir.
3. Birleşik fiiller, birden çok kelimeden oluşan fiillerdir.

Okuduğunuz metinden alınan aşağıdaki cümlelerde geçen fiilleri örnekteki gibi yapıları yönünden inceleyiniz.

Yamaçlarında keçiler otlayan kuru, yalçın, çatlak dağlar arasından geçiyorlardı. Bu keçiler kapkara, beneksiz kara idi, tüyleri yeni otomobil boyası gibi aynamsı bir cila ile kızgın güneş altında pırıl pırıl yanıyordu. Bunlar da bitti. Göz alabildiğine uzanan bir düzlüğe çıkmışlardı. Ne ağaç vardı ne dere ne ev! Yalnız ara sıra kocaman kocaman hayvanlara rast geliyorlardı. Çok uzun bacaklı, çok uzun boylu, sırtları kabarık, kambur hayvanlar trene bakmıyorlardı bile… Ağızlarında beyazımsı bir köpük çiğneyerek dalgın ve küskün, arka arkaya, ağır ağır, yumuşak yumuşak, iz bırakmadan ve toz çıkarmadan gidiyorlardı.
Çok sabretti, dayanamadı, yanındaki askere parmağıyla göstererek sordu; o güldü:
— Gemel, gemel dedi.

geçiyorlardı.→ Basit, fiil.

  • Cevap: yanıyordu – basit fiil / bitti- basit fiil / geliyorlardı- basit fiil / bakmıyorlardı- basit fiil / güldü-basit fiil.

7. ETKİNLİK

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 31 Cevabı

Okuduğunuz hikâyenin unsurlarını (olay, yer, zaman, kişiler) belirleyip yazınız.

Hikâyedeki olay nedir?

  • Cevap: Olay, yaşadığı yerden hiç bilmediği bir yere giden bir çocuğun yaşadığı zorluklar ve memlekete duyduğu özlemdir.

Hikâyedeki olay nerelerde geçiyor?

  • Cevap: Arabistan’da Filistin sapa kalan bir yerinde geçmektedir.

Hikâyedeki olayın geçtiği zamanı belirleyiniz.

  • Cevap: Hikayede olay şimdiki zamanda geçmektedir.

Hikâyedeki şahıs ve varlık kadrosunu yazınız.

  • Cevap: Şahıs olarak Hasan, Eskici, Hasan’ın akrabaları ile Halalarıdır. Varlıklar ise vapurdaki diğer canlılar, ayakkabılar ve vapurdur.

8. ETKİNLİK

Aşağıdaki şiirde anlatılanlardan hareketle arka sayfada verilen yazma alanına bir hikâye yazınız.

ELİF

Köy dağların ardında kaldı.
Bir gün çıktım yel yepelek,
Köy dağların ardında kaldı.
Türküleri unuttum,
Gitgide ıradı kağnı sesleri,
Bir daha uğramadım.
Hâlbuki Elife sözüm vardı.
Hiç varmadım.
Kız dağların ardında kaldı.
Sanırım;
Özlemiş, özlemiş alışmış Elif,
Artık çoluk çocuğa karışmış Elif,
Bilirim ardımdan atıyorlar:
“İnsanlar çiğ süt emmiş emmoğlu Sözü savı mı olur?
Mümkünü yok,
Dönmez artık,
Dönmez o…”

Ali AKBAŞ

  • Cevap:

ELİFİM ARTIK UZAKLARDA KALDI

Elif, sevdiğim, ilk ve son aşkım. O da artık geçmişte kaldı. Oysa ne çok sevmiştim onu. Kim miydi Elif? Önce kendimi anlatmalıyım. Askerden döndüğümde tek isteğim Elif ile evlenmekti. Ama elde avuçta yok. Kalktım düştüm yola. Varım İstanbullara. Ha bugün ha yarın dönerim Elif’imi alırım derkene yıllar geçti. Ben dönemedim Elif’i de verdiler köyden Hüssam’ın uyuz oğluna. Sonraları aldım habarını. İki de yavrulamış Elif kız. Şimdi özlem de dövünme de kar etmiyor. Ben kaldım tek İstanbul’da Elif’siz yapayalnız.

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 32 Cevabı

Yazdığınız metinde uygun geçiş ve bağlantı ifadelerini (oysaki, bir başka deyişle, özellikle, ilk olarak, son olarak) kullanınız.

  • Cevap: Kullandık.

9. ETKİNLİK

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Sayfa 33 Cevabı

Hazırlık aşamasında bulduğunuz vatan ve dil sevgisi ile ilgili atasözü, deyim veya özdeyişleri yazınız.

Atasözü

  • Cevap: Bülbülü altın kafese koymuşlar illa vatanım demiş.

Deyim

  • Cevap: Vatanım gözümde tütüyor.

Özdeyiş

  • Cevap: Vatan milletin evidir. Ahmet Mithat Efendi.

YAZARI TANIYALIM

Refik Halit Karay (1888-1965)
20. yy. romancılarımızdandır. Hikâye ve romanları kadar güçlü mizah yazarlığıyla tanınmış olup i en fazla roman alanında eser vermiştir. Fecr-i Âti topluluğuna katılmış. Çıkardığı dergilerde “Kirpi” imzasıyla mizahi yazılar yazmıştır. Eserlerinden bazıları: Memleket Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri, Kirpinin Dedikleri, Bir İçim Su, ; Nilgün, Bugünün Saraylısı, Sürgün, Yezidin Kızı, Yüzen Bahçe…

SONRAKİ DERSE HAZIRLIK

Azim, güven, sevgi, saygı, sadakat kavramlarının anlamlarını araştırınız.

  • Cevap:

Azim: bir kimsenin bir işteki engelleri yenme istenci, istek ve kararı.

Güven: korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu.

Sadakat: sağlam, güçlü ve içten bağlılık.

Saygı: büyüklere, yaşlılara, değeri yüksek olanlara, kutsal bilinen kimselere, şeylere karşı duyulan, sevgi ve çekinmeyle karışık bağlılık duygusu.

Sevgi: insanı bir kimseye ya da şeye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten içsel duygu, sevme duygusu.

Ailenizin sizinle ilgili davranışlarını gözlemleyiniz.

  • Cevap: Bu etkinliği kendi ailenizi gözlemleyerek yapmalısınız.

7. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Dörtel Yayınları Erdemler Teması Sayfa 24-25-26-27-28-29-30-31-32-33 Eskici Metni Etkinlik Soruları ve Cevapları ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2025 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!