Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olma Deyiminin Çıkış Hikayesi
Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olma Deyiminin Çıkış Hikayesi
Acıkan var mı içinizde? Doğrusunu isterseniz ben acıktım. Ama biraz sabredelim lütfen. Şu kitabı bitirelim, hep beraber bir ziyafet çekeriz. Canım ne istiyor biliyor musunuz? Pilav üstü döner. Bazılarının ağzı sulanmıştır, hissedebiliyorum. Ama dediğim gibi, önce iş, sonra aş. Pilav üstü döner, dedim de aklıma geldi. Evde pirinç kalmadı. Bir koşu gidip alalım.
Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olma Deyiminin Anlamı
İnsanlar bazen ellerindekiyle yetinmez, ellerindekinden daha iyisine ulaşmak isterler. Bu amaç uğruna çaba sarf ederlerken, bir de bakarlar ellerindekini de kaçırmışlar.
Bir insan, elindeki sermaye ile bir iş kurar. İşleri güzel gider. Öyle olağanüstü kazancı yoktur ama evini geçindirmektedir. Gözünü yükseklere diker. İşini büyütmek ister. Bunun için para lazımdır. Borçlanır ve yeni işini kurar. Fakat işleri kötü gider. Alacaklılar da kapıya dikilir. Elinde ne var, ne yoksa satar. Artık eskisinden daha kötüdür. Zengin olmak uğruna elinde- kileri de yitirmiştir.
Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olma Deyiminin Hikayesi
Dimyat denilen yer Mısır’da Süveyş Kanalı ağzında bir iskeledir. Mısır’ın pirinçleri meşhurdur. Tüccarlar gemilerle Dimyat’a gelir, pirinç alır memleketlerine dönerlermiş.
İbrahim Efendi de bu tüccarlardan biriymiş. Çuvallara doldurulmuş pirinçleri gemilere yükletir, Türkiye’ye getirip satarmış. Bu işten iyi paralar kazaniyor- muş. Son Seferinde pirinç işine iyi para yatırmış. Çok kazanmak istiyormuş. Fakat evdeki hesap çarşıya uymaz derler ya, aynen öyle olmuş. Akdeniz’de Seyrederken, korsanlar gemiyi basmış. Bizimkilerin ellerinde, avuçlarında ne varsa alıp gitmişler.
İbrahim Efendi satacağı pirinçlerin gitmesine mi üzülsün, belindeki altınların alınmasına mı üzülsün bilememiş. Yapacak bir şey yokmuş. Elde avuçta hiç para kalmamış. Tarlasına dönmüş. Ektiği buğdayları toplatmış. Her yıl tarlasından topladığı buğdayları, bulgur ve un yaptırır, evde kullanırlarmış. Ama o yıl öyle yapmamış. Çünkü paraya ihtiyaçları varmış. Tarladaki buğdayı Satıp, diğer ihtiyaçları için kullanmışlar. O yıl bulgursuz kalmışlar yani. Bunun üzerine evin hanımı İbrahim Efendi’ye dönmüş ve “Gördün mü efendi? Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olduk.” demiş. Bu deyim de o günden beri kullanılır olmuş.