Çocuğa Yönelik İhmal ve İstismarın Önlenmesi
Çocuğa Yönelik İhmal ve İstismarın Önlenmesi
Çocuğa yönelik ihmal ve istismar ele alınması gereken önemli sosyal konulardan bir tanesidir. Çocuklarımızın bizim geleceğimiz olduğunu unutmayarak ebeveynler olarak onların en iyi şekilde büyüyüp hayata hazırlanmaları konusunda onlara yardımcı olmalıyız.
Bu makalemizde “Çocuğa Yönelik İhmal ve İstismarın Önlenmesi” konusunu ele aldık.
Toplumun temeli olan ailenin ana unsurlarından biri de çocuktur. Çocuk evin neşesi, umudu ve gelecekle bağlantısıdır. Eşlerin birbirlerine olan sevgisinin güzel bir karşılığı olan çocuklarımızın, istenilen ve sevgi dolu bir ortamda dünyaya gelmesi ve yaşamını sürdürmesi onların kişisel gelişimini olumlu etkileyecektir. “Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliği” Çocuk Hakları Sözleşmesinde de vurgulanmaktadır.
Toplumun temeli olan ailenin ana unsurlarından biri de çocuktur. Çocuk evin neşesi, umudu ve gelecekle bağlantısıdır. Eşlerin birbirlerine olan sevgisinin güzel bir karşılığı olan çocuklarımızın, istenilen ve sevgi dolu bir ortamda dünyaya gelmesi ve yaşamını sürdürmesi onların kişisel gelişimini olumlu etkileyecektir. “Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliği” Çocuk Hakları Sözleşmesinde de vurgulanmaktadır.
Çocuğun kişisel gelişimini olumsuz etkileyecek her türlü aktif davranış istismar olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda çocuğun ihtiyaçlarının görmezden gelinmesi, yapılması gerekenlerin ihmal edilmesi de çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir.
Toplumun tüm kesimleri istismara karşı durmalı!
Çocuk ihmal ve istismarının farklı türleri bulunmaktadır. Bunlardan “Fiziksel İstismar” belki de en kolay tespit edilen türlerden biridir. “Cinsel İstismar” ortaya çıkarılması zor ancak olumsuz etkisi uzun yıllar sürer. Cinsel istismarın hem fiziksel boyutu hem de duygusal boyutu da mevcuttur. “Duygusal İstismar” ise maalesef daha sıradan kabul edilen, tespiti daha zor olan, yetişkinler dünyasında çocuklarla iletişim kurmanın “kültürel boyutu” içinde doğal ve bazen de doğruymuş gibi kabul gören olumsuz davranışları içermektedir. Yaşanan yoksulluk içerisinde çocukların “Ekonomik İstismarı” da ortaya çıkabilmektedir. Çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen ortamlarda ve uzun saatler boyunca çalıştırılmaları, çalışmaları karşılığında elde ettikleri gelirin, zorla ellerinden alınması gibi durumlar da yaşanmaktadır. Çocuğa yönelik ihmal ve istismarın, çocuğun hizmet aldığı kurumsal ortamlarda, onların bakım ve eğitiminden sorumlu yetkili ve yetişkinlerce yapılmasına “Kurumsal İstismar” diyoruz. Çocuğa yönelik ihmal ve istismarın önlenmesi için, toplum olarak, seferberlik ruhu içinde güçlerimizi birleştirmeliyiz. “Çocuğa Yönelik İhmal ve İstismarın Önlenmesi“nde toplumun tüm kesimleri istismara karşı durmalıdır.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (SAĞLIK-SEN) üyeleri olarak, çalışma alanımız içerisinde ihmal ve istismar sonucu ağır travma yaşayan çocuklarımıza ve yakınlarına hizmet sunmaktayız. Travmalara tanık olmak ve aynı zamanda tedavi süreci boyunca yaşanan acılara eşlik etmek bizler için de sarsıcı olmaktadır. Profesyonel kimliğimiz koruyarak bu zorlu hizmeti sunmaya çalışırken, insani açıdan yıpranmaktayız. Çocuk ihmali ve istismarı vakalarına müdahale ederken mesleki bilgi birikimimizi güncellemeliyiz. Bu alana ilişkin sağlık ve sosyal hizmet uygulama sürecinde ekip çalışmasını “Takım Ruhu” anlayışıyla ve “Çocuğun Yüksek Yararı” önde tutularak yürütülmesi gerekmektedir.
Genel toplum refahının yükseltilmesi hedeflenirken, çocuk refahı alanının da yükseltilmesi, bu alanda sunulan ve sunulacak hizmetlerin standartlarının belirlenmesi, sonrasında da yükseltilmesi hedeflenmelidir.
ÖNERİLERİMİZ
“Çocuğa Yönelik İhmal ve İstismarın Önlenmesi” konusu ile ilgili olarak önerilerimiz.
1. Çocuk ihmali ve istismarının önlenmesi çalışmaları sadece olay ortaya çıktıktan sonra yapılan müdahalelerle (3. Basamak Müdahaleler: Tedavi ve Rehabilitasyon Çalışmaları) sınırlı kalmamalıdır.
2. Risk gruplarının belirlenerek, bu gruplara yönelik “koruyucu ve önleyici çalışmalara (2. Basamak Müdahaleler)” ağırlık verilmelidir.
3. Toplum refahının yükseltilmesi çalışmaları ele alınırken, çocuk refahı özel olarak gözetilmeli ve değerlendirilmelidir.
4. Toplum genelinde çocuk haklarına saygı gösterilmesi, günlük yaşamın bir parçası olarak içselleştirilmeli ve çocuk katılımının esas alındığı tüm çalışmalar “Geliştirici ve değiştirici çalışmalar (1. Basamak Müdahaleler)” düzenli olarak yapılmalıdır.
5. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi’nin öngördüğü
“YAŞAMA”, “GELİŞME”,
“KORUNMA” ve “KATILIM” haklarının tüm çocuklara sunulduğu, çocuk hakları kültürünün geliştirdiği bir toplumsal yaşam geliştirilmelidir.
6. Çocuk Hakları Sözleşmesinin
ülkemizdeki uygulama sonuçlarının değerlendirilerek, özellikle çocuk ihmal ve istismarı hakkındaki sonuçlarının özel ve ayrı olarak değerlendirilmesinde yarar
görülmektedir.
7. Çocuğun bulunduğu tüm ortamların;
• “Çocuk Dostu Ortamlar” haline getirilmesi,
• Tüm güvenlik tedbirlerinin alındığı ve güvenli olması,
• Acil yardım çağrı sistemlerinin kurulması,
• Çocuğun ihtiyaçlarını karşılayacak mekanizmaları içermesi gerekmektedir.
8. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisinde insanların ihtiyaçları beş basamakta gruplandırılmıştır:
• 1. Basamak: Temel İhtiyaçlar
• 2. Basamak: Güvenlik ihtiyacı
• 3. Basamak: Ait olma ve sevgi ihtiyacı
• 4. Basamak: Değerler ihtiyacı
• 5. Basamak: Kendini gerçekleştirme ihtiyacı
Çocuğun bulunduğu tüm ortamlarda (aile, arkadaş çevresi, eğitim ortamları, oyun alanları, toplu yaşam alanları ve diğer ortamlar) çocukların tüm ihtiyaçlarının karşılanması hedeflenmelidir.
9. Çocuk ihmali ve istismarı alanında mücadele için çerçeve belgeye ihtiyaç vardır. Bu konuda bir politika belgesi ya da strateji belgesi hazırlanmalıdır. Sonrasında her bir bakanlık ya da sektör eylem planı hazırlamalıdır.
EĞİTİM
“Çocuğa Yönelik İhmal ve İstismarın Önlenmesi” eğitimin önemine birkaç madde ile bakalım.
10. Eğitim sadece örgün eğitim kurumlarının duvarları ile sınırlı değildir. Yaşam boyu öğrenme yaklaşımı içerisinde, konuya ilişkin bilgilendirme çalışmaları dinamik süreç dikkate alınarak planlanmalıdır.
11. Çocuk ihmali ve istismarının önlenmesinde, bilgi verici, deneyimlerin ve iyi uygulama örneklerinin paylaşıldığı, somut ve pratiğe dönük eğitim çalışmaları planlanmalıdır.
12. Bu eğitimler;
– Çocuklara yönelik,
– Ailelere (anne-baba, aile yakınlarına) yönelik,
– Çocuklarla çalışan personele yönelik olarak ayrı ayrı hazırlanmalı, paket eğitim programı haline getirilmeli ve dönemsel olarak güncellenmelidir.
13. Verilecek eğitimlerde, “çocuğun özel alanına saygı” gösterilmesinin aileden başlayarak tüm toplumda kabul görmesi için çaba gösterilmelidir.
14. Çocuk yetiştirme süreci içerisinde, anne ve babalar başta olmak üzere, çocuğun yetiştirilmesi sorumluluğunu taşıyan herkes (yakın akrabaları, diğer yakınları, komşular, eğitim kurumlarındaki eğitimci ve diğer personel) çocukla kurdukları iletişim ve etkileşimde hassas davranmalı, ihmal ve istismar davranışları karşısında sorumluluklarının bilincinde hareket etmelidirler.
15. Çocukla iletişim ciddi bir konudur, hafife alınmamalıdır. Çocuklara karşı gösterilen sevgi davranışlarının “şiddet içermemesi”, çocuğu korkuya sürüklememesi gerekir. Sevgi gösterirken de öfke ifade ederken de aşırılıklardan uzak durulmalıdır.
16. Çocuk yetiştirme sürecinde milli ve manevi değerlerimiz yeniden hatırlanmalı, geleneksel açıdan süreç içinde olumsuz etkileri olan davranış kalıplarından vaz geçilmelidir.
TOPLUMSAL DUYARLILIK GELİŞTİRME
17. Çocuk ihmali ve istismarı, her birimizi vatandaş olarak yakından ilgilendirmesinin yanı sıra, toplumsal vicdanımızın sinir uçlarını çok hızlı ve etkili bir şekilde uyaran bir durumdur. İçimizdeki öfkenin kontrol edilmesi, doğru yöne kanalize edilmesi gerekir. Yakın çevremizden başlayarak, bu konu ile başa çıkma yollarını öğrenmemiz ve uygulayabilecek kapasiteye ulaşmamız -tıpkı ilkyardım uygulamalarında olduğu gibi- gerekmektedir. 18. Toplumsal duyarlılığı geliştirme amaçlı, kamu spot filmlerinin yanı sıra, hayatın içinde çocuklarımıza daha çok yer açmayı ve onlarla oyun oynamayı da öğrenmeliyiz. Çünkü yetişkinler dünyasında oyun gayri ciddi algılanır. Oysa çocuklar oyun aracılığıyla kendisini ifade eder, sosyalleşir, hayatını oyun üzerinden seslendirir.
KURUMLAR ARASI İŞBİRLİĞİ
19. Çocuk konusu toplumsal yapımızda hem öncelikli bir konu olmuştur. Kurtuluş savaşı koşullarında bile şehit, gazi ve kimsesiz kalmış çocuklara bakmak için vakıflar ve cemiyetler kurulmuştur. Bunlardan birisi de Himaye-i Etfal Cemiyetidir. 20. Türkiye’de yaşayan tüm çocuklara hizmet götürme sorumluluğu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı içerisinde çalışmalarını sürdüren Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün uhdesine verilmelidir. Bu sorumluluğu yerine getirirken “iyi bir orkestra şefi” gibi davranmalı, çocuk alanında tüm kamu, sivil toplum ve özel sektörün çalışmalarının etkili biçimde yürütülmesi için gerekli çalışmalarda bulunmalıdır.
ETKİLİ İLETİŞİM
21. Çocuk alanında çalışmalar yürütülürken, özellikle çocukların ne istediği sık sık sorulmalı, yapılacak çalışmalarda “çocuk katılımı” aktif ve doğrudan sağlanmalıdır.
22. Çocuklar için güç birliği yapmanın temel şartı etkili bir iletişimdir.
MÜDAHALE MERKEZLERİNİN YAYGINLAŞTIRILMASI
23. Çocuk ihmali ve istismarının öncelikli olarak önlenmesi, ortaya çıktıktan sonra da gerekli müdahaleleri yürütecek “Müdahale Merkezleri” öncelikle kamu sorumluluğu içinde oluşturulmalıdır. Bu noktada ÇİM (Çocuk İzlem Merkezi) gibi iyi uygulama örnekleri gözden geçirilmeli, uygun modellemeler yapılarak hayata geçirilmelidir.
İHBAR MEKANİZMASININ ETKILI KULLANIMI
24. Çocuk ihmali ve istismarı şüphesi durumunda dahi yapılan ihbarlar dikkate alınmalı ve takibi yapılmalıdır. Oyun parklarında, diğer oyun alanlarında, ortak mekanlarda acil çağrı yapılabilecek sistemler (taksi çağırma zili kadar basit olabilir, bu çağrılar en yakın polis ya da Jandarma merkezine ulaşabilir) kurulmalıdır.
ANNE-BABALARA ÖNERİLER
Her anne babanın bu konuda şu hususlara dikkat etmesi gerekmektedir:
Kız ve erkek kardeşlerin odaları ayrı olmalıdır,
Kardeşler aynı yatakta yatırılmamalıdır.
Çocuklarımızın giyinirken veya mahrem halleri sırasında ayrı bir odaya gitmeleri ve başkası görmeden üstlerini değiştirmeleri sağlanmalıdır.
Ebeveynler ev içindeki kılık kıyafetlerine ve birbirleriyle olan ilişkilerine dikkat etmeli, mahremiyet eğitimine zarar verecek açıklıkta kıyafetler giymemelidir.
4 yaşından itibaren çocuklar üzerlerinde giyisi olmadan ya da transparan kıyafetlerle ev içinde ve dışarıda bulunmamalıdırlar.
Çocukların 3-4 yaşından itibaren mahrem bölgelerinin başkaları tarafından görülmesinin doğru olmadığını adım adım öğrenmesi gerekir. Bu bağlamda çocukların elbiseleri bu uygunlukta seçilmelidir. Çocuklara, kendi bedeniyle, anne- babasının ve diğer insanların bedeni arasında sınırlar olduğu anlatılmalıdır. Özellikle tuvalet ihtiyacını giderirken başkaları tarafından görülmemesi gerektiği belirtilmeli, kapısı kapalı olan banyo veya tuvalete girmeden önce kapıyı mutlaka çalması gerektiğine
dikkat çekilmelidir.
Ebeveynler, çocukların yanında
kaba, argo, müstehcen sözlerin
kullanılmamaya özen göstermelidir.
Çocuğun şahsiyetine, kişiliğine saygı göstermeliyiz. Mahremiyet bilincine
sahip olan çocukların kendilerini bu tip davranışlara kaşı daha iyi koruma şansları vardır.
Mahremiyet eğitimi almış küçük bir çocuk, kendisine yönelecek bir tehlikeyi fark edip bile, o tehlikeden kendisini koruyabilmektedir.
Çocuk, kendisine yönelen anormal davranışın ne anlama geldiğini bilmese dahi, rahatsızlık duyduğu an, o ortamdan uzaklaşmalı ve yetişkinlerden yardım istemelidir.
Çocuklara acil durumda nasıl yardım isteyebileceği öğretilmelidir.
Umarız ki hazırlanan “Çocuğa Yönelik İhmal ve İstismarın Önlenmesi” makale siz değerli okuyucularımıza fayda sağlayacaktır.
Kaynak: SASAM Yayınları
Yazar: Dr. Özcan KARS SASAM Sosyal Politikalar Direktörü