Aşağıda Tolgonay’ın “savaş” konusunda Toprak Ana ile olan dertleşmesinin yer aldığı bir bölüm okuyacaksınız.
Aşağıda Tolgonay’ın “savaş” konusunda Toprak Ana ile olan dertleşmesinin yer aldığı bir bölüm okuyacaksınız.‘a ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
Aşağıda Tolgonay’ın “savaş” konusunda Toprak Ana ile olan dertleşmesinin yer aldığı bir bölüm okuyacaksınız.
TOPRAKANA
Tolgonay, genç bir köylü kızıdır. Suvankul’a âşık olur ve evlenirler. Evliliklerinden üç erkek çocukları olur. Tek idealleri vardır. O da kendi topraklarını sürebilecekleri kendilerine yetecek bir tarladır. Suvankul köye ilk traktörü getirir. Artık toprağı işlemek daha kolaydır. Oğulları büyür. Kasım, biçerdöveri kullanmakta ustalaşır. Maysalbek, şehirde okuyup öğretmen olmak ister. Caynak, evin en küçüğüdür. Kasım, Aliman adlı zeki ve güzel bir kızla evlenir. Her şey çok güzel giderken II. Dünya Savaşı çıkar. Köyden de askerler bu savaşa gitmeye başlar. Tolgonay, önce Kasım’ı sonra eşi Suvankul’u cepheye gönderir. Hasat işlerini kadınlar ve çocuklar devralır. Bir süre sonra Maysalbek ve ardından Caynak askere gider. Savaş devam ederken açlık ve sefaletle mücadele eden Aliman ve Tolgonay erkeklerin ölüm haberlerini alırlar.
Aşağıda Tolgonay’ın “savaş” konusunda Toprak Ana ile olan dertleşmesinin yer aldığı bir bölüm okuyacaksınız.
(…)
— Toprak Ana! Toprak Ana! Söyle bana, Suvankul gibi, Kasım gibi evlatlarına kıyarlar da dağlar niçin göçüp yerin dibine batmaz? O iki can, baba-oğul, bu toprağın öz çocukları, soylu çocuklarıydı. Bilinmeyen eski çağlardan beri bu toprakları yoğuran, işleyen insanlardı. Dünyayı besleyen, sulayan onlardır. Savaş çıkınca bu toprakları savunmak için asker olup ön safta çarpışan onlardır. Savaş olmasaydı. Suvankul ve Kasım neler neler yapacaktı bir düşün. Onların emeklerinin ürünü olan nimetlerden nice nice insan yararlanacaktı. Nice tarlalar ekilecek, nice nice buğday üretilecekti. Onlar da başkalarının çalışmasından, üretmesinden ödüllerini bin kat olarak alacaklar, yaşamanın sevincini, mutluluğunu tadacaklardı. Söyle bana Toprak Ana, gerçeği söyle: İnsanlar savaşmadan yaşayamazlar mı? — Çok güç bir soru sordun Tolgonay. Nice nice milletler savaş sonunda yok olup gittiler, nice nice şehirler yanıp kül oldu ve toprak olarak üzerimde insan ayağının izini görmek için yüzyıllarca beklediğim çağlar oldu. İnsanlar ne zaman bir savaş başlatacak olsa onlara şöyle diyordum: ”Durun! Kan dökmeyin!” Şimdi de tekrar ediyorum: ”Ey dağların, denizlerin öbür tarafındaki insanlar, siz ki mavi göğün altında yaşıyorsunuz, savaş neyinize gerek? Ben toprağım, bana bakın! Ben her biriniz için aynıyım ve siz de benim gözümde eşitsiniz. Benim için önemli olan sizin sözleriniz değildir. Ben sizin dostluğunuza muhtacım, çalışmanıza, beni işlemenize! Saban izine bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim, küçük bir fidan dikin kocaman bir çınar vereyim! Evler kurun, temel olayım! Üreyin, çoğalın, hepinize güzel bir barınak olayım! Derinim, yükseğim, büyüğüm, ucum bucağım da yok… Hepinize yeterim ben.” (…) Sen de bana insanlar savaşmadan yaşayamaz mı diyorsun Tolgonay. Bu bana bağlı değil ki. Siz insanlara, niyetinize, irade ve bilgeliğinize bağlı. — Sevgili Toprak Ana, savaş en çalışkan evlatları, en usta sanatçıları öldürüyor. İşte bunun için ben hayatım boyunca bu cinayetlerden, bu katliamdan nefret ettim; savaşa karşı geldim. İnsanlar savaş yolunu kapatabilirler ve bunu yapmak zorundadırlar diyorum.— Savaş olunca benim acı çekmediğimi mi sanıyorsun Tolgonay? Çok, çok acı çekiyorum savaşlarda. Ölen köylülerin güçlü kollarını özlüyorum hep. Tohum eken evlatlarımı yitirmiş olduğum için hep ağlıyorum. Onlar hiç gelmeyecek: Suvankul, Kasım, Caynak ve ölen bütün öteki askerler hiç gelmeyecek. Ben işlenmeden, ekilmeden bekledikçe ya da yetiştirdiğim buğdaylar toplanmadan oldukları yerde kaldıkları zamanlar, o gelmeyenleri çağırırım: ”Nerdesiniz çiftçilerim? Nerelerdesiniz? Haydi, kalkın gelin, yardım edin bana! Boğuluyorum, ölüyorum evlatlarım. Yetişin, kurtarın beni!” derim. Ah, ah Suvankul çapasını kavrayıp gelebilse, Kasım biçerdöveriyle, Caynak arabasıyla çıkagelselerdi! Ama sesime ses vermiyorlar. — Bu güzel sözlerin için sana teşekkür ederim Toprak Ana. Biliyorum, sen de onlar için üzülüyor, onları hasretle anıyorsun. Tıpkı benim gibi onlar için gözyaşı döküyorsun. Sağ ol Toprak Ana, sağ ol!
8. Sınıf Türkçe Çalışma Sayfaları Kitabı Cevapları 7. Ünite Sayfa 18 Meb Yayınları ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.