Alinin Hikâyesi Masalı
Alinin Hikâyesi Masalı
Derler ki, çok eski zamanlarda bir şehir vardı. Bu şehrin halkı çok sade imiş. Bu şehirde Ali adında bir adam vardı. Ali, çalışkan bir çiftçi idi. Sonbaharda hasadını toplayınca, yansını kendine saklar, yansını da satmak için başka şehre götürürdü ki, parasıyla evine eşya alsın. O şehirde bir ziyaret yeri vardı, orayı ziyarete gitti. Kutsal yerin etrafında birkaç defa döndükten sonra, kapıdan çıkıyordu ki, kucağında küçük bir çocuk taşıyan bir kadın gördü. Aliye:
“Gel, bu çocuğa biraz bak, ki ben de ziyarete gideyim”, dedi. Ali, kadın orayı ziyaret etsin diye, çocuğun elinden tuttu. Yarım saat geçtikten sonra, kadından hiç haber çıkmadı. Çocuk ise, ağlıyordu. Ali de kalktı, sakinleşsin diye, ona biraz şeker aldı. Yanm saat daha geçtikten sonra, çocuğun annesi geldi. Ali, çocuğu annesine vermek isteyince, kadm dedi: ”Bu çocuk benim değil!” Ali dedi:
”Niye yalan söylüyorsun? Çocuk şenindir.” Kadın dedi:
”Hayır, benim değil!” Onlar birbirleriyle böyle konuşurken polis geldi, onlan karakola götürdü. Karakolda çocuğu ortaya koydular. Ali bir yanda, kadm bir yanda durmakta. Sonra, ikisi de çocuğu çağırır. Çocuk kimin kucağına giderse, onun sayılacak. Ali, çocuğa şeker vermişti. Çocuk yeniden ona şeker verecek sandı. Ali, “gel kucağıma”, deyince, çocuk da onun kucağına gitti. Bunun üzerine kadı dedi:
“Çocuk senin, al götür!” Onlar karakoldan çıktılar, dışarda giderken kadm Ali’ye:
”Sakın ha, kaygılanma, sen bizim evimize gelesin diye, böyle yaptım. Gel, gidelim, beraber keyif çatalım”, dedi. Nitekim, gittiler, sonunda kadının evine ulaştılar. Kadın Aliye:
“Bak, tencere pilavla dolu. Gel otur, beraber aşk yapalım!”, dedi. Kadın bir fincana çay koydu, Ali’ye getirdi. Ali henüz çayını bitirmemişti ki, kapı çalındı. Kadın Ali’yi aldı, bir sandığın arkasına gizledi ve kapıyı açmağa gitti. Bu defa gelen yine kadının başka bir sevgilisi idi. Kadın eve geldi. Adam da arkasından geldi. Eve girdiler, yine bu adam oturup çay içiyordu ki, kapı vuruldu. Kadın adamı aldı, komodinin arkasına gizledi, sonra kapıyı açmak için avluya gitti. Bu defa gelen kadının kocası idi. Onlar eve geldiler, çay içmeğe oturdular, sonra kadm sofrayı getirdi, pilavı da getirdi, yemeğe oturdular. Pilavın üstünde bir parça et vardı. Bir kedi de evin eşiğinde oturuyordu, derhal geldi, bu eti pilavın üstünden kaptı, yemek için komodinin arkasına gitti. Kadının kocası da eline bir ayakkabı alıp, eti kediden almak için arkasından koştu. Kadının kocası olan Hacı, komodinin arkasına gidince, birden orada bir adamın gizlendiğini gördü. Bunlar birbirlerinin yakasına yapışıp dövüştüler. Böyle döğüşürken, avluya çıktılar. Ali de sandığın arkasından çıkar ve ne tarafa kaçacağını şaşırır. Ordan oraya bakarken, bir merdiven görür. Bu merdivenden yukarı çıkar, bakar ki, bir çatımn üstüne çıkmış. Orada bir eşek semeri vardı. Yukarıdan aşağı bakınca* Hacı ile adamın döğüştüklerini görür. Ali, eşşe- ğin semerini onların üzerine fırlatmak için kaldırır, fakat ne olacağını anlamaz. Semeri kaldırınca, kemeri boğazına geçer. Onu yukardan aşağı fırlatırken, kendisi de birlikte düşer. Sonra, bu adamla Hacı yere yıkılırlar. Adam kalkıp kaçar, Ali de onun arkasından kaçar.
Bu da Ali’nin hikâyesidir.