İslamoğlu Türküsünün Hikayesi Sözleri Notaları
İslamoğlu Türküsünün Hikayesi Sözleri Notaları
İslamoğlu Türküsünün Hikayesi
Halk arasından yetişerek, şahsiyetleri, hikâye ve türkülere konu teşkil etmiş, hayatları efsaneleşmiş kahramanlar vardır ki; Bunların şöhretleri dilden dile ve nesilden nesile aktarılmış, halkın malı olmuşlardır.
Bu, halk kahramanlarının bir kısmı şöhretlerini yurt sınırlan dışına kadar da ulaştırmışlardır. Hayatları Türk folkloru’nun geniş kadrosu içinde müzikleşen, ve şiirleşen bu dağcı saz şairleri yurdun her yerinde benimsenmişlerdir..
Köroğlu, Sinanoğlu, Hamzaoğlu, Dadaloğlu, Katırcıoğlu, Sepetçioğlu, gibi yaşadıkları devrin zulüm ve itsafına karşı kılınç kuşanarak, bedeni olduğu kadar fikn bir mücadele açmışlardır. Bu kahramanların bu bakımdan hür fikirleri yaymada mühim rolleri kabul etmek lâzımdır.
Adlan eşkiyaya çıkanların bu kahramanları, dış yüzeyleri ile kanunlara ve devlet otoritesine karşı koymuş sayılmalarına rağmen, buna sebep ve saik olan hâdiseler, düşünülecek ve tahlil edilecek olursa, bu hareketleri lehlerinde mazeret teşkil edeceğini kabul etmek zarureti vardır. Bunlar ekseriya derebeylerine karşı isyan ettikleri ve derin bir haksızlığa kurban gittikleri cihetle, gayeleri temiz olduğu içindir ki, halk, bunları tutmuş, sevmiş ve kahraman bilmiştir. Adalet ve hakkaniyete dayanan temiz bir idare, kanunu sayan ve hak bilen bir devlet rejimi karşısında (Eşkiya)’nın hikmeti vücudu olmadığını Cumhuriyet idaresi pek güzel ispat etmiştir. Eski devrin “Eşkiya”sı müstesnaları olmak şartile halk arasında daima iyiliğin ve hayırlı işin timsali bilinmişlerdir. Bunlar, düşküne yardım eden, ırz ve namusu koruyan mert insanlar olarak, bilek ve yüreklerinde hakkın kuvveti ve kafalarında ülküleşmiş bir irade sağlamlığı ile (Monarşi)’ye kafa tutuşun şaheseri’ni vermişlerdir.
Ferman padişahın dağlar bizimdir.
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir, diyen (Dadaloğlu):
Benden selâm olsun Bolu Beyine Benim ile uğraşmağa dev gerek Ünvan para etmez harb meydanında Doğrar eğri kılmç bilek zor gerek
diye ünleyen (Köroğlu)’nun memleket çapında bedeni ve fikri bir mücadele açtıklarını görüyoruz…
Buraya adını aldığım “İslâmoğlu” meselâ bir “Köroğlu” değerinde olmasa bile, halk arasında tanınmış, sevilmiş ve adına türküler yakılmış bir kahramandır. “Adı Mustafa imiş, Kütahya ilinin Gediz ilçesine bağlı Şaphane bucağının Türgün mahallesinde doğmuştur. Babasının adı Hacı Hüseyin İslâmoğullan diye anılan bu ailenin şimdi soyadı Toylan’dır. Çok rüzgâr tutan tepe manasına gelen Toylan kelimesini, bu ailenin “soyadı” alması Mustafa’nın bağlama ile çaldığı ve her vakit söylediği:
Toylandadır deli gönül toy landa
Hep çirkinler güzel olur bayramda
türküsünün bir hâtırası imiş.
Mustafa nahiye mektebinde okumuş, biraz da medrese tahsili görmüştür. 18 yaşında tığ gibi bir delikanlı olan Mustafa uzun boylu, iri kemikli, geniş omuzlu, kuvvetli, cesur ve yakışıklı olduğu ve çok temiz giyindiği, düzgün söz söylediği, üste de çok güzel bağlama çaldığı için köy kızları o geçerken dam üstüne çıkarlar, ona maniler atarlarmış. Bu yüzden köy delikanlıları Mustafa’yı çekemez, kıskanırlarmış. Bir gün köyden birisinin tavuğu kaybolmuş, köy delikanlıları bu tavuğu Mustafa’nın çaldığını gördüklerini söyleyerek onu nahiye kadısına dâva etmişler ve yalancı şahitliğide yaparak Mustafa’yı mahkûm ve hapis ettirmişler. Suçsuz ve günahsız Mustafa, bu haksızlık karşısında düşmanlarından intikam almağa ahdederek hapishaneden çıkar çıkmaz tüfeğini omzuna alarak dağa çıkmıştır. Köy delikanlıları Mustafa’yı kaçak diye bir mazbata ile hükümete haber vermişler ve takibine zaptiye müfrezelerini musallat ettirmişlerdir. Zaptiyeler Mustafa’nın ailesine yapılan bu zulüm karşısında teslim olmağa razı olmuş ve bu takdirde affedileceğini vadeden hükümet tarafından derhal tomruğa “zincire” vurularak hapse tıkılmıştır. Mustafa 1270 yılında Kütahya hapishanesinden duvarını delerek üç arkadaşı ile kaçıyor ve bu tarihten itibaren de Mustafa artık, eşkiyadır. Zenginlerden alır, fakirlere verir, Irza ve namusa tecavüz edenleri cezalandırır, fakir kızları çeyizlendirir, kötülüğe ve haksızlığa karşı bir mücadele açar. Aydın, Konya, İçel taraflarında kasıp kavuran bir çok takiplere rağmen ele avuca sığmayan ve artık (İslâmoğlu) diye anılan Mustafa’nın Kütahya çevresinde yaptığı şu soygunculuk vak’ası pek meşhurdur:
1282 yılında külliyetli bir para mukabilinde zengin bir ailenin verasetini mütagallibeden birisinin üzerine tescil ettiren ve İslâmoğulu’nun müteaddid ihtarlarına kulak asmayan Simav Kadısını, naklen tâyin edildiği başka bir yere giderken (Dağardı) denilen yerde bastırmıştır. Yanında iki karısı ve mevcut serveti ile sehayat eden Kadı’nın bütün paralarını alan (İslâmoğlu) bağlamasını eline alarak Kadı’yı oynatmağa başlamıştır. Temmuz sıcağında güneşin altında cübbesinin eteklerini arkasına bohçalayıp, elifiye şalvarını iki yana savurarak, koskoca sarığı ile göbek atan Simav Kadısı’nın kanlarından biri onun yanma yaklaşarak kulağına:
-Çok yoruldun efendi, biraz otur da dinlen demesi üzerine:
-Sus karı! Mustafa’m kararını bilir diyerek oyuna devam etmiştir.
İslâmoğlu yedi yıl süren maceralarının son zamanlarında şakavetten vazgeçip emeli ile Gediz’in Orhanlar köyünde bir ev yaptırmış ve içinde oturmağa başlamıştır. 1284 yılında bu köyü Mahasara eden müfrezeler İslamoğlu’nu sıkıştırarak teslim olmağa zorlamışlardır. Muhasara çemberini yanp geçmek için teşebbüse geçen İslâmoğlu bu sırada kendisine ihanet eden Gökçe adında bir köylünün attığı kurşunla yaralanmış, bir ceviz ağacının ardına saklanarak son kurşununa kadar kendini korumuş ve nihayet aldığı kurşun yarası ile orada düşüp ölmüştür. Kütahya kızları tarafından İslâmoğlu’na yakılan türkü şudur:
İslamoğlu Türküsünün Sözleri
İslâmoğlu derler benim adıma
Yiyen bilir ince bıçağımın tadını
Yaman olur Şaphanenin adamı
**************
N’olaydın da keşke teslim olaydın
Konak avlusuna kendin varaydın
**************
Şaphane dağını duman bürüdü
Üçyüz atlı beşyüz yaya yürüdü
Can Mustafam şu dünyada bir idi
**************
N’olaydın da keşke teslim olaydın
Konak avlusuna kendin varaydın
**************
İslâmoğlu inip gelir enişden
Her yanlan görünmüyor gümüşten
Mevlâm kurtarsın seni bu işten
**************
N’olaydın da keşke teslim olaydın
Konak avlusuna kendin varaydın
**************
İslâmoğlu Orhanlara yaslanır
Yağar yağmur al çepkeni ıslanır
Deli gönül bir gün olur uslanır
**************
N’olaydın da keşke teslim olaydın
Konak avlusuna kendin varaydın
**************
İslâmoğlu derler benim adıma
Düşmandan öç almak idi muradım
Tavlada bağlandı kaldı kır atım
**************
N’olaydın da keşke teslim olaydın
Konak avlusuna kendin varaydın
**************
İslam oğlu derlerde benim adıma
Üçyüz atlı gelemiyor yanıma
**************
İslamda oğlu inip gelir inişten
Her yanları görünmüyor gümüşten