Keçi ile İki Yavrusu Masalı
Keçi ile İki Yavrusu Masalı
Eski zamanlarda bir orman vardı. Bu ormanda bir arslan, bir kurt, bir kaplan ve bir keçi yaşardı. Her birinin bir evi vardı. Keçinin iki tane yavrusu vardı: Birinin adı Alur, diğerinin de Balur idi. Gündüzleri bu keçi yavrularım evde bırakır, kapıyı arkalarından kilitlerdi, derdi ki:
“Kim gelirse gelsin, kapıyı çalarsa, açmayın. Deyin, ‘ayağım gösterirsen, sana kapıyı açarız’.” Keçi sonra yonca yemeğe, otlanmağa gitti. Kurt, keçinin gittiğini görünce, geldi keçinin kapısmı çaldı. Sonra Alur aldı dedi: “Kiye kiye, dar mizane?”18 Yani; kapıyı çalan kimdir? Bunun üzerine kurt: ‘
“Benim, annenizim, size süt vermeye geldim”, dedi. Alur dedi:
“Hani, ayağını göster, görelim.” Kurt ayağını gösterdi. Alur dedi: “Yoo, senin ayağın kara, bizim annemizinki ise ak. Sen bizim annemiz değilsin, git buradan.” Kurt geldi, “ey Allahım, ne edeyim?” dedi, değirmene gitti, baktı ki; değirmenci yatmış. Gitti, iki ayağını una batırdı, ak etti ve geri geldi, keçinin kapısını çaldı. Keçinin yavrusu:
“Kimdir kapıyı çalan?” dedi. Kurt dedi ki:
“Benim, annenizim, kapıyı açın, size süt vereyim.” Yavru keçi dedi: “Yoo, çabuk ayağını göster!” Kurt ayağını gösterince, çocuklar, onun ayağının ak olduğunu gördüler. Anneleri olduğunu sandılar ve kapıyı açtılar. Kapıyı açınca, kurt her iki yavruyu da yuttu ve evine gitti. Anne keçi eve gelince, baktı ki; eyvah! Evinin kapısı açık ve yavrulan evde yok! Her ne kadar ‘Alurum, Balurum, gelin size süt vereyim!’, diye seslendiyse de, baktı; onlardan hiç bir ses seda yok. Dedi, ‘varsa, yoksa bu canavarlardan biri onlan yemiştir.’ Keçi gitti, arslanm damının üstüne çıktı. Dama vurdu, ‘tap, tap’ etti. Arslan dedi:
“Kimdir kimdir o damıma vuran Aşıma toprak döküp gözlerimi kör edeni”
Keçi dedi:
“Benim benim; geçi-ye di ceng-i pa’9– Benim Alurumu kim yedi,
Balurumu kim yedi?
Herkim yediyse, yarın savaşa gelsin!”20
Arslan dedi:
”Ben ne Alurunu yedim ne de Balurunu yedim. Yann da savaşa gelmiyorum.” Keçi bu defa gitti, kaplanın damının üstüne çıktı, ayaklarıyla vurdu. Kaplan dedi:
“Kimdir, kimdir damıma vuran?
Tap tap eden?
Aşımı şor eden, gözümü kör eden?”
Keçi dedi:
“Benim, benim, iki ayağı zilli keçi. Benim Alurumu kim yedi?
Balurumu kim yedi?
Herkim yediyse, yarm savaşa gelsinV
Kaplan dedi:
“Ben yemedim.” Keçi bu defa da panterin evinin damına çıktı. Dama ‘tap tap’ edince, panter dedi ki:
“Kimdir benim damıma ‘tap tap’ eden, aşımı şor edip, tenceremin içine tuz katan, gözlerimi kör eden?”
Keçi dedi ki:
“Benim benim, iki ayağı zilli keçi.
Alurumu kim yedi?
Balurumu kim yedi?
Herkim yediyse, yarm savaşa gelsin!”
Panter de dedi:
“Hayır, ben yemedim, yarın da savaşa gelmiyorum.” Geriye yalnız kurt kaldı. Keçi dedi, olsa olsa, onları kurt yemiştir. Ben ona ne yapacağımı bilirim. Gitti, kurdun evinin damına çıktı, damına ‘tap tap’ etti. Kurt dedi:
“Kimdir kimdir, damıma ‘tap tap’ eden, tenceremi şor eden, gözlerimi kör eden?”
Keçi dedi:
“Benim benim, iki ayağı zilli keçi.
Alurumu kim yedi,
Balurumu kim yedi?
Herkim yediyse, yarın savaşa gelsin!”
Kurt dedi:
“Pekâla, ben yedim, yarın da savaşa geliyorum.”21 Sabah olunca, keçi sütünü sağar, bir kaba koyar, götürür demirciye verir, der:
“Demirci, bu sütleri sana veriyorum, yalnız karşılığında boynuzlanmı keskin yap.” Demirci razı olur ve boynuzlarını keskinletir. Keçi geri gider. Sonra kurt gelir, bir torbaya bir nohut tanesi atar. Daha sonra, torbanın ağzını kıçına götürür ve onun içine yellenir. Torbayı şişirdikten sonra, ağzını bağlar ve götürüp demirciye verir. Demirciye:
“Demirci, gel, bak bu torbayı sana getirdim, karşılığında dişlerimi keskin yap”, der. Demirci, torbanın ağzını açınca, torbanın içindeki yeller ‘fıss’ diye çıkarak kokar. Yarım nohut tanesi demircinin gözüne kaçar ve gözünü kör eder. Demirci der:
“Pekâla, senin başına bir iş getireyim de, gör, destanlara yazılsın!” Sonra demirci, kerpetenle onun bütün dişlerini ağzından çekip yerine tahta koyar. “Git, hadi, dişlerini sivrilttim”, der. Kurt geri gelir. Şimdi keçi… Bir arkın bir yanında keçi, diğer yanında kurt durdu. Keçi der:
“Sen gel!” Kurt der: “Sen gel.” Keçi der:
“İşte geldim, yakala!” Keçi, derenin bir yanından öyle sıçrar ki, boynuzlarım kurdun kamına batırır. Kurdun kamı yırtılır; keçinin her iki yavrusu da dışarı çıkar. Keçi, yavrularını alır, evine gider. Hep beraber rahat bir yaşam sürerler.