9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Sayfa 56
“9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 56 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 56
DİNLEME/İZLEME: MÜLAKAT
Konuya Başlarken
Soru: 1) İnsanlar, duygu ve düşüncelerini farklı şekillerde dile getirebilir. Bu dile getiriş; beden diliyle, konuşarak ya da yazarak olabilir. Sizce duygu ve düşüncelerimizi konuşarak mı yoksa yazarak mı daha etkili bir şekilde ifade edebiliriz? Düşüncelerinizi gerekçeleriyle söyleyiniz.
- Cevap: Bence duygu ve düşüncelerimizi hem konuşarak hem de yazarak etkili bir şekilde ifade edebiliriz, ama bu hangi duruma göre değişir. Konuşarak, karşımızdaki kişiyle yüz yüze olduğumuzda, ses tonumuz ve beden dilimizle duygularımızı daha iyi gösterebiliriz. Anında tepki verebilir, karşı tarafın tepkilerini de görebiliriz. Yazarak duygularımızı daha derinlemesine ve düşünerek ifade edebiliriz. Yazarken daha fazla zamanımız olur, kelimeleri dikkatli seçebiliriz. Bazı duygular, yazıda daha güzel ve kalıcı hale gelir. Özellikle karmaşık düşüncelerimizi anlatırken yazmak, onları daha net ifade etmemizi sağlar.
Soru: 2) Aşağıda Memduh Şevket Esendal ile yapılan bir mülakattan bölümler verilmiştir. Bu bölümlerden hareketle yüz yüze gerçekleştirilen iletişimi diğer iletişim yollarından farklı kılan yönleri söyleyiniz.
İlhan Geçer’le birlikte M.Ş.E.’nin Yüksel caddesindeki evinde üstadın alt kattaki çalışma odasındayız. O, ihtiyarlığın verdiği hoş sohbetlikle, üstü kitaplarla ve müsveddelerle dolu yazı masasının başında mütemadiyen konuşuyor. Kır saçları üstten ve yanlardan muntazaman arkaya doğru taranmış. Yüzünde işlerini gönlünce bitirmiş insanlara mahsus rahat bir ifade var. Yaşının ileriliğine rağmen vücudu da kafası gibi enerjik. Masanın üzerindeki müsveddeler, bazı sayfaları arasına kağıt konmuş kitaplar ve abajur, sahibinin devamlı çalıştığını gösteriyor. Masanın hemen arkasında duvara çakılı küçük bir şal, duvarlarda aile resimleri ve Asya şehirlerini canlandıran renkli manzaralar. Ortada büyük bir taş kömürü sobası, koltuklar, bir kanepe, kapıdan girince iki yandaki duvarlara dayanmış etajerler, bunlardan birinin üstünde süslü bir çerçeve içinde Atatürk’ü olanca heybeti ve sarışınlığıyla tesbit edebilmiş bir fotoğraf, sonra yine aile resimleri…
(…)
— Müsaade ederseniz önce hikayelerinize neden isminizi koymadığınızı sormak istiyorum. Zira pek çok edebiyat sever bunu merak ediyor.
— Rahmetli Orhan Veli bana dair bir tenkit yazmış, çok itibar veriyor, bol keseden de yüzyıllık bir ömür vadediyor. Hoşuma gitti; sevindim doğrusu. Orhan Veli’yi tanımazdım. Sonra aradan zaman geçti İstanbul’da bir hikaye müsabakasında arkadaşlar benim de bulunmamı istediler, orada Orhan Veli ile karşılaştık. Teşekkür ettim tabii. Hatırımda kaldığına göre o diyor İd: “Sen bir çok işlerin altına imzanı atıyorsun da ehemmiyet vermediğin için hikayelerine imzanı atmıyorsun. Yüz sene sonra senin ismin onlarla anılacak.” Halbuki sanata ehemmiyet vermesem yazılarıma imzamı koymamazlık yapar mıyım? Onlara imzamı koymamam ehemmiyet verdiğimi göstermez mi? Yazılarımın altına imza koymuyorsam onların imza koyacak kadar değerli olduğunu kabul etmememden ileri geliyor. (…) İnandığım hikayeyi yazdığım zaman bakın imzamı nasıl şakır şakır atacağım.
(…)
— ikinci sualim şu efendim: Türk hikaye sanatı kendi kendisini bulmuş mudur?
(…)
— Hikayecilik bakımından, bizim gençlerimiz ikiye ayrılıyor. Birincileri kara hikaye yazıyorlar. (…) açlıktan, sefaletten, hastalıktan, bahsediyor önce insanı yoğrulmuş mutfak paçavrasına çeviriyor, sonra da çalış diyor. Ben böyle hikayeleri sevmem. Benim sevdiğim hikayeler ikinci tip hikayeler, hayat veren, neşe veren, ışık veren hikayelerdir. Böyleleri de var.
(…)
— Peki, siz hikayeci olarak topluma nasıl bir tesir yapmak istediniz?
— Ben halkı eğlendirmek için yazdım. Bunun dışında hiçbir tesir yapmayı düşünmedim. Öyle geldi, öyle yazdım. Ama halkın önünde gidenler de vardır. Ben halkın arkasında kaldım.
O. Fehmi Özçelik M.Ş.E. İle İki Saat
- Cevap: Bir yazarla yüz yüze görüşmede onun sadece kelimelerini okumayız. Kelimelerini, cümlelerini dinlerken yaşadığı duyguları da yüzünden anlarız. Metinde sorulara geçmeden önce yazarın Memduh Şevket Esendal’la ilgili benzer düşünceler ifade eden düşüncelerini de okuyoruz.
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 56 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.