Ateş Pahası Deyiminin Çıkış Hikayesi
Ateş Pahası Deyiminin Çıkış Hikayesi
Çok pahalı anlamında kullanılan bir deyimdir.
Ateş Pahası Deyiminin Hikâyesi
Ateş Pahası Deyiminin Çıkış Hikayesi‘ne birlikte bakalım. Bu deyimin hikâyesi Kanunî Sultan Süleyman’a dayanır.
Kanuni Sultan Süleyman bir gün adamlarıyla ava çıkar, İstranca Ormanı’nın patika yollarında ilerlerken bir köylü onları görür ve “Uğurlar olsun padişahım.” der.
Avcılıkta bu Sözün uğursuzluk getirdiğine inanılır. Normalde köylünün “Rastgele” demesi gerekmektedir.
Padişah ve adamları ormanın derinliklerinde av ararken, bir ceylana rastlarlar. Peşine düşerler ama ne çare… Ceylanı yakalamak mümkün değildir. Saatler geçer, ama ceylan bir türlü avlanamaz. Üstüne üstlük müthiş bir yağmur başlar. Âdeta gök yarılır, bardaktan boşalırcasına yağmur yağar.
Padişah ve adamları fena ıslanırlar. Dakikalarca sığınacak bir yer ararlarken bir kulübe görürler ve kapısını çalarlar. Kapıyı orta yaşlı bir adam açar ve bizimkileri buyur eder. Şöminede ateş yanmaktadır. Padişah ve adamları geçer başına otururlar. Hem kurulanmış hem de ısınmışlardır.
Gitme vakti gelince, padişahın yardımcılarından bir tanesi kulübenin Sahibinin yanına gelir ve Sorar: Allah senden razı olsun efendi. Buraya sığınmasaydık hasta olabilirdik. Bu yanan ateşin pahası ne kadardır? Kaç altın istersin bizden?
Adam önce şöminede yanan ateşe, Sonra padişahın adamına bakar ve cevap verir:
Yüz altın isterim.
Padişahın adamı şaşırır;
Sen ne diyorsun efendi? Bu ocakta yanan odunlar bir altın bile etmezler. Sen kalkmış yüz altın istiyorsun. Olacak iş mi?
Adam ellerini iki yana açar ve cevap verir:
Siz odunların fiyatını değil, ateşin fiyatını Sordunuz. Bu Soğuk havada, bu yağmurda, zahmetle yakılmış ateşin pahası yüz altın eder. Ben odunun değil, ateşin pahasını istedim efendim.
İşte böyle… Umarım “Ateş Pahası Deyiminin Hikayesini” beğenmişsinizdir.