![](/wp-content/uploads/2022/11/soru-sor-uygulama.gif)
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 37 (MESEM)
![](/wp-content/uploads/2022/08/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-ders-kitabi-cevaplari-sayfa-37-mesem.jpeg)
![](/wp-content/uploads/2022/11/soru-sor-uygulama.gif)
“9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 37 Meb Yayınları (MESEM)” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 37 (MESEM)
Annesinin eczaneden kazandığıyla kıt kanaat geçiniyorlarmış ama, şu son zamlar olmasa. Çaresiz, okulu beşten bırakıp annesiyle haminnesinin kazançlarına bir şeyler katabilmek, hiç olmazsa üç yaş küçüğüyle kendisinin okul masraflarını çıkarabilmek yolunu tutmuş, gazete satıcılığına başlamış.
“Okumak istiyorum ağabey. İlk’i, sonra orta’yı, daha sonra da liseyi bitireceğim. Liseyi belki de yatılı sınavını kazanıp parasız okurum. Ama mutlaka okuyacağım. Kardeşim de. Babamıza benzemeyeceğiz hiç. Kardeşim diyor ki, o zaman babam ihtiyar olur. Saçı sakalı ak pak, elleri titreye titreye gelir. Yalvarır. Acır mıyız?”
Mevsim bahara dönmüştü ama gene de çok soğuktu.
“Sen ne karşılık verdin kardeşine?”
Omuz silkti:
“Acımak lazım ama olmaz ki. Baba. Anneme sordum, canı çıksın, dedi. Haminnem ateş püskürdü. Fakat olmaz, dedim kardeşime. Annemle haminnemden habersiz…”
Sabahın erken saatinde kalkıp koşuyormuş gazete bayiine. Bayii ana baba günü. Kendi gibi o kadar çok okullu çocuk varmış ki, bayii gazetelerini nazla veriyormuş. Daha kötüsü de, gazeteleri alırken bayiye kaparo vermek!
“Babamın bir arkadaşı vardı, Sabri Bey Amca, ona gittim. Annem duysa öldürürdü. Hele haminnem! Ona da içerliyorum, varsa rahmetli kocası, yoksa rahmetli kocası. Kocası, yani dedem, polis miymiş Atatürk devrinde, komiser mi? Karakalem bir resmi var haminnemde, kırpık bıyıklarıyla iriyarı bir adam. Babam zayıftı. Güya torunlar çokluk dedelerine çekerlermiş. Nerdee? Benim de, Şadan’ın da bileklerimiz ipince. İnsan bol bol yemezse, değil mi ağabey?”
Karne zamanı birkaç gün gelmedi. Meraklanmıştım. Sınavlar sırasında olduğu için, belki de sınava hazırlanıyor demiştim. İyi düşünmüşüm. Geldi pırıl pırıl sesiyle, öksürüyordu:
“Kusura bakmayın ağabeyciğim. Dersleri hazırlıyordum. Gece yarılarına kadar çalışıp, sabahleyin de erkenden uyanmak fena yordu. İki gün aksattım. Dilber Hanım öksürük için bir ilaç yazdırdı ama, nerdee?
“Niçin?”
“Beş yüz otuz kuruş be ağabeyciğim!”
Aklıma bir şey geldi:
“Ben sana bu parayı versem?”
İçlerine çökük gözleri, fırlak elmacıkkemikleri, solgun derisinin donukluğuyla yüzüme öyle bir baktı ki: “Öksürük ilacını al diye…”
“Anladım ama, siz benim neyimsiniz? Karşılığında benden ne isteyeceksiniz?”
(…)
Ona, gerekli beş yüz otuz kuruşu bir şartla vereceğimi söyledim:
“Şartım şu: Bunu, bana verdiğin gazetelerle ağır ağır ödersin. Oldu mu?”
Az önce öfkeden değişen hırçın yüzü yumuşamış, durulmuş, çocuksu hâlini almıştı:
“Şimdi oldu,” dedi. “Demek siz…”
“Ben ne babanızın arkadaşı, ne de bayiyim. Benimki yardım. Bakıyorum okuma hırsı var içinde.
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 37 (MESEM) ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.