

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Sayfa 93

“9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 93 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 93
Sabahtan akşama kadar, gelişi güzel sokaklarda dolaşmaktan başka bir şey yapmıyordu. Ama gözü kapalı gezmiyordu. Yanlış koşulmuş bir at görse arabacıyı durduruyor ve aksaklığı gösteriyordu. Bir tahta perdenin çürümekte olduğunu farkedecek olsa, sahibini çağırıp boyasını tazelemesini tavsiye ediyordu. (…)
Sonradan onun ne çeşitli işler başardığını gördüm!.. Bir sefer, ona bir kunduracı dükkanında oturmuş, ayakkabıları tamir ederken rasladım. Bir başka sefer, bir ziyafette şef garsonluk ettiğine şahit oldum. Bir seferinde de çocukları gezmeye götürüyordu. Dikkat ettim, kimin bir ihtiyacı olsa, hemen Anton’a başvuruyordu. Bir gün pazarda elma sattığını gördüm: Lohusa yatağmda yatan sancı kadının yerini almışü.
Bütün şehirlerde belli bir meslekleri olmayan bir sürü insan bulunduğunu bilirim. Ama Anton ötekiler gibi değildi: Gördüğü işin büyüklüğü ne olursa olsun, gününü geçirmek için lazım olandan fazla para almaya kesinlikle yanaşmazdı. İşleri yolunda olduğu zamansa hiçbir şey almazdı.
— Bir ihtiyacım olursa, sonra gelir sizi yoklarım, derdi.
Ne kadar itibarı olduğunu anlamak için sokaktan geçişini seyretmek yeterliydi. Herkes ona güleryüzle “merhaba” der, herkes elini sıkardı. Bu dertsiz adam, havı dökülmüş ceketiyle sokakta, çiftliğini teftiş eden bir mülk sahibi haliyle dolaşırdı. (…)
Doğrusu, ne yalan söyleyeyim, o kene faslından sonra Anton’a rastladıkça sanki bir yabancı imişim gibi yalnız küçük bir baş işaretiyle selam vermesine biraz alınıyordum. Herhalde bana bir hizmeti dokunduğunu hatırlatmak istemiyor olmalıydı. Bununla beraber, bu kayıtsızlık karşısında sanki büyük bir arkadaş topluluğundan kenarda bırakılmışım gibi bir his duydum. Onun için ne zaman evde bir tamir işi çıksa, mesela akan bir oluk, aşçıya Anton’u çağırtmasını söylerdim.
— Nerden çağıracaksın, demişti. Bir yerde durmaz ki. Ama ona bir haber salarım.
Böylece bu acayip adamın yeri yurdu olmadığını öğrendim. Ama gene de ona ulaşmak son derece kolay bir işti. Sanki bir telsiz telgraf onu bütün şehre bağlardı. Rastladığınız ilk insana “Anton’a ihtiyacımız var” demeniz yeterdi. Bu haber, ağızdan ağıza dolaşır, nihayet içlerinden biri kendisiyle burun buruna gelirdi. Gerçekten, o sefer de hemen o gün, öğleden sonra geldiğini gördük. Her tarafa bir göz attı, bahçeden geçerken bir çitin budanmaya, bir ağaççığın yerinin değiştirilmeye ihtiyacı olduğunu işaret etti. Nihayet oluğu tetkik etti ve işe koyuldu.
iki saat sonra tamir işinin bittiğini haber veriyor ve daha teşekkür etmeme vakit bırakmadan çıkıp gidiyordu. Ama bu defa aşçıya kendisine bol para vermesini tenbih etmiştim. Kadıncağıza, “Anton memnun oldu mu?” diye sordum.
— Tabii oldu, dedi, o her zaman memnundur. Ona altı şilin vermek istedim ama yalnız iki şilin kabul etti. Bugüne de, yarma da yetermiş. Ama dedi ki, eğer beyin eski bir pardösüsü varsa eğer…
Bu adama -bir adamın verilenden daha azını aldığına ilk defa raslıyordum- ihtiyacı olan bir şeyi verebileceğim için ne kadar sevindiğimi tarif edemem. Hemen arkasından koştum:
— Anton!.. Anton!.. Sana bir pardösü vereceğim!..
Bakışlarının huzurlu aydınlığıyla bir kere daha karşılaştım. Bir insanın kendisine lüzumu kalmamış bir pardösüyü, büyük ihtiyacı olan bir başkasına vermesi onun nazarında pek tabii bir
şeydi.
Aşçıya bütün eski elbiselerimi getirttim. Anton yığını gözden geçirdi, içinden bir pardösü çekip ayırdı, prova etti ve:…
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 93 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
Güzel