

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Sayfa 263

“9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 263 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 263
üç zamana ait hatıra, yaşantı ve ümitleri bir araya getirme imkânını veriyor. Bu üç zamana ait unsurlar, eski hikâye tarzında olduğu gibi kronolojik bir sıra ile anlatılacak” olursa, hikâye uzar gider ve yoğunluğundan kaybeder. Bundan dolayı yazar, anneyi, dağınık olarak konuşturmak, çağrışımlar yaptırmak suretiyle bir araya getiriyor.
Hikâyenin yapı bakımından dikkati çeken özelliklerinden biri, kronolojik zaman kadrosunun kırılarak, hayatın çeşitli anlarının, annenin konuşmaları, kızın hatırlamaları vasıtasıyla bir arada verilmiş olmasıdır.
Yazar, hadiseleri objektif değil, sübjektif olarak anlatmak suretiyle, onlara, anne ve kızının heyecan, korku, ümit, hülya, safiyet ve isyanlarını da katıyor. Bu bir vak’a hikâyesi değil, bir “yaşantı hikâyesidir. Hikâyeci vak’aları hikâye etmiyor, “yaşanırken” başka bir deyimle dramatik olarak gösteriyor. Hikâyede konuşmaya geniş yer verilmesinin sebebi budur. Hayat bize, korkulu, endişeli, ümitli annenin konuşmaları arasından veriliyor. Hikâyede asıl tesirli olan annenin, bütün ruh hallerini aksettiren konuşma tonudur.
Sen çıkınca işin bitip, gene yürüyerek iner, Mısır Çarşısı’ndaki beğendiğimiz börekçi var ya, kanarya kuşları olan, orda öğle yemeğimizi yeriz. N’olacak kırk yılda bir ziyafet. Onun için Cağaloğlu’na yürüyerek gidip gelmekten yorulmayız, değil mi benim kızım? İstersek tatlı bile yeriz. Köprü’den de eğlene güle döneriz.”
Bu konuşma ile anlatılanı, başka bir şekilde anlatmaya imkân yoktur. Hikâyede bütün konuşmalar canlı, tesirli, karmaşık ve duygu doludur. Burada “anlatım tarzı ”nın hikâye sanatında oynadığı rolü açıkça görüyoruz.
Hikâyede üzerinde durulması gereken başka bir nokta daha var: Yaşantıların somut ayrıntılarla verilmesi ve eşyanın duygu, mâna ve hatıra telkin edici bir şekilde kullanılması. Anne hastabakıcı olduktan sonra, ilkokulun üçüncü sınıfına giden kız çocuğu evde yalnız kalır. Kıştır. Isınmak için mangal yakması, ateşi ihtiyatlı ve tasarruflu olarak kullanması lâzımdır. Yazar, ailenin yoksulluğunu, ev içini, yalnızlığını, kızın korku ve ürkekliğini bu mangal yakma motifi ile verir. İnsanların ruhu âdeta yanan ateşin etrafında toplanır:
“Kömürler kızarıp ateş olmaya dönünce her şeyi unutup -arka sırada oturmayı- Kızılay Kolu’ndan yemek yemeyi -ulusal bayramlarda şiir okumamayı- ilk yalazların maviliği yitene dek bekliyordu sokak kapısında. Odalarına mangalı aldığında ürktüğü şeyler yok oluyor, eski ceviz masalarında -annesinin en onurlandığı eşyaydı- çalışmaya oturuyordu.”
Burada madde veya eşya ile ruh hallerinin nasıl aynı anda birbirine sarılı olarak verildiğini görüyoruz. Yazar, bu arada çağrışım yolu ile kız çocuğunun okuldaki hayatına da telmihte bulunuyor…
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 263 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
Yeni Yorum