

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Sayfa 112

“9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 112 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 112
Fark Edelim
Yazarın yaşadıklarım ve izlenimlerini yazıya geçirmesi yönüyle anılar günlüklere benzer. Günlüklerde yaşananlar günü gününe yazılırken anılarda olaylar, üzerinden bir süre geçtikten sonra kaleme alınır.
Anıyla otobiyografiyi de birbirinden ayırmak gerekir. Her iki tür de kişinin özel hayatını, duygu ve düşüncelerini anlatır. Otobiyografide anlatılanlar, kişinin kendisi ile sınırlıdır. Anıda ise geçmişte yaşanmış olaylar anlatılırken olayın yaşandığı çevre, zaman ve kişiler hakkında da bilgiler verilir; olayların nedenleri bulunup bir sonuç çıkarılmaya çalışılır.
Batı edebiyatında anı türünün geçmişi MO 2. yüzyıla kadar gitmesine karşın bu tür 17. yüzyılda önem kazanmış ve yaygınlaşmıştır. Politikacıların ve sanatçıların yaptıklarını ya da yapmak istediklerini anılar aracılığıyla gelecek kuşaklara aktarmak istemeleri, bu türün yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Türk edebiyatının ilk yazılı metinleri olan Kök Türk Kitabeleri, söylev türünün özellikleri yanında anı türünün özelliklerini de taşımaktadır. Babür Şah’m 16. yüzyılda yazdığı Bâbüı name, Türk edebiyatının anı türünde yazılmış ilk eseri olarak kabul edilmektedir. Divan edebiyatında vakayiname, sefaretname, seyahatname ve tezkirelerde yer yer tanınmış kişilerin hayatlarından, yaşanan olaylardan ve olayların yaşandığı çevreden bahsedildiği için bu tür eserlerde anı özelliği taşıyan bölümlere zaman zaman rastlanmadadır. Tanzimat Dönemi’nden sonra Türk edebiyatında anı türü yaygınlaşmıştır.
Ders İçi Çalışma
Soru: Verilen Kabak Çekirdekçi adlı hikâyeyi okuyup çalışmayı yapınız.
KABAK ÇEKİRDEKÇİ
Fazlı Paşa yokuşunda akşam olurdu. Tatlı bir meyil ile denize uzanan kırmızı damların üzeri kararır, koyulaşan denizin ta kenarındaki küçük minare gölgeler içinde garip bir tarzda uzanır, uzak görünen ufukların rengin bulutlan siyah siyah gölgeleriyle şehrin üzerine doğru dağılarak gelirdi.
Fazlı Paşa akşamla siner, çekilirken garip, ince bir ses hâkim bir hüzün perdesiyle bu sükûneti yırtar gibi çmlatırdı:
— Kabak çekirdeği taze taze yenir…
Karanlık, sessiz evlerden çocuklar evvelâ sönük, sonra telâşlı, birbiri arkasından haykırırlardı;
— Kabak çekirdekçi, Kabak çekirdekçi!
Bu dakikalar odamda arkam pencereye dönük, eski koltuğa gömülür otururdum. Gözlerimi kapar, dı- şardaki akşamı tekrar eden içimi seyrederdim. Esmer renkleri, sessizlik arkasındaki hayatıyla akşamın ruhunu o kadar iyi ve ezberden biliyordum. Bu ses de bir akşam sesi idi.
(…)
Bu ses bu sessiz sokakta her zaman bir hayat uyandırırdı. Seslenen, gülüşen çocuklarla aralık kapılardan lâkırdıya karışan kadınlar işitirdim, bilirdim ki Fazlı Paşa yokuşunda kadınlar ve çocuklar hep bu sesin arkasından koşuyorlar, belki eğleniyorlardı. Belki merhametsiz oluyorlar, fakat bir halde bu ses sahibini seviyorlar. Kimdir? Tecessüsüm uzun müddet beni yerimden kaldırmayacak kadar tembel kaldı.
Günler belki aylar geçti. İçimdeki akşam manzaraları ve hayatına bu ses de bir parça ilâve etti. Bir gün aynı yokuşta yaşayan küçük yeğenim bana dedi ki:
- Cevap: Bu etkinliğin cevabı diğer sayfadadır. (Bkz. sayfa 114)
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 112 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
Yeni Yorum