

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Sayfa 110

“9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 110 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 110
Ders İçi Çalışma
Soru: Verilen metinleri okuyup istenen çalışmayı yapınız.
I. METİN
“Türk gibi kuvvetli” [Fort comme un Turc (Foh kommen Türk)] ifadesi, Fransız dilinde çok kullanılan bir cümledir. Bunun doğruluğunu son olimpiyat müsabakaları da bize kanıtlamıyor mu?
Güreşte olimpiyat şampiyonu oluşumuzu heyecan ve ulusal bir gururla okuyarak öğreniyoruz. (Ağustos 1948) Türk yiğitleri! Sağ olunuz, var olunuz! Bu olay vesilesiyle, Türk güreşçilerini tebrik ederken, Atatürk’e ait bazı hatıralarımı, Türk sporcularına anlatmak istiyorum.
Atatürk güreşi çok severdi. Kendisi de arkadaşlarıyla ve özellikle Nuri Conker’le güreşmeyi adet edinmişti. Fakat asıl heyecan ve zevk duyduğu şey, nöbet bekleyen erleri salona çağırarak, onlara güreş yaptırması idi. Bu güreşler bazen saatlerce sürer, Atatürk, ya hakemlik yapar veya teşvik edici sözlerle dikkat dolu gözlerini onlardan ayırmazdı. O, erlerden galip hatta mağlup olanlara, armağanlarını kendi eliyle verir ve onları kutlardı.
Bir gün Atatürk’le beraber güreş sahasına gitmiştik. Hakem mevkiinde olanlardan bir yaşlı zatı, Atatürk’e gösterdiler ve onun hakkında bazı şeyler söylediler. Bu sözler Atatürk’ün duygularının en derin noktasına tesir etmiş ve bu hal gözlerinden akan birkaç damla yaşla belirmişti. Sahada genç güreşçileri seyrederken, Atatürk özellikle ihtiyar eski güreşçi “Kurtdereli” pehlivandan gözlerini ayırmamıştı.
Çankaya’ya döndüğümüzde Kurtdereli’ye bir armağan gönderdi; armağanın yanı sıra göndermek üzere yazdığı mektup şudur:
Kuıtdereli Mehmet Pehlivan,
Seni cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivan olarak tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını şu söz- lerle izah ettiğini de öğrendim: ‘Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve milletin şerefini düşünürüm. ’
Bu dediğini en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla, senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğumu anlarsın.
12 Kasım 1931, Salı Gazi M. Kemal
Yine bir gün Yalova’da, Salih Bozok, Atatürk’e bir Türk gencinden bahsetti. Bu, bakır yırtan kuvvete sahip bir köylü idi. Köşkün ön bahçesinde otururken bu delikanlı Atatürk’ün önünde marifetini gösterdi. Aşçıdan bakır tepsi istenmişti, bu ikinci tecrübe olduğu için, aşçı daha kalın ve kenarı kıvrık bir tepsi göndermişti. Bu kalın kenar, Türk parmaklarının kuvveti karşısında, biraz zorlukla da olsa, ikiye bölünmüş ve tepsiyi yarıya kadar yırtınıştı. Atatürk buna hayran olmuştu. Aynı tepsiyi başkalarına verdi. Hazır bulunanlardan hiçbiri bu yırtmayı bir milim dahi ilerletemediler. (…) Atatürk, bu gence kuvvetinin ana tarafından mı, yoksa baba tarafından mı geldiğini sordu. Genç, “Babam pehlivan değildi, fakat anamın kova kadar bir küp pekmezi, bir eliyle tutarak içtiğini bilirim,, demişti.
işte bu Türk anasının oğlu, önümüzde bir su dolu kovayı parmaklarıyla kaldırarak sudan içmişti. Atatürk
bu kuvvet harikasının, muntazam ve metodik bir surette yetiştirilmesi için, ilgililere emir vererek onu •
İstanbul’a göndermişti.
Atatürk güreşi şöyle nitelendirirdi: “Kuvvet ve zekâ oyunu.” Bu iki üstün özellik, insanda birleştiği zaman, ancak büyük işler görülebilirdi. Yine Atatürk’ün düşüncesine göre, insanlar akıl ve zekâlarıyla birçok şeyler keşfedebilirler, fakat bütün bunlan insan kuvvetinin yardımı olmadan uygulama sahasına koyamazlar…
- Cevap: Bu etkinliğin cevabı diğer sayfadadır. (Bkz. sayfa 111)
9. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 110 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
Yeni Yorum