8. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Kitabı Cevapları Semih Ofset Sek Yayınları Sayfa 98

“8. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Kitabı Cevapları Sayfa 98 Semih Ofset Sek Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

8. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Kitabı Cevapları Semih Ofset Sek Yayınları Sayfa 98

Londra Konferansı’nda İstanbul Hükümetini temsil eden Tevfik Paşa başkanlığındaki heyet TBMM heyetine göre daha pasif kaldı. Tevfik Paşa “Sözü milletin gerçek temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcisine bırakıyorum.” diyerek konuşmayı TBMM temsilcisi Bekir Sami Bey’e bıraktı. Bu tutum TBMM Hükümetinin İtilaf Devletleri karşısında prestijini artırdı. Bekir Sami Bey konuşmasında Sevr Antlaşması’nı tanımadıklarını yalnızca Misak-ı Millî esasları üzerinde görüşebileceklerini belirtti. İzmir’in işgaline son verilmesi, İstanbul’un bir an önce boşaltılması, Boğazlarda Türk hâkimiyetinin tanınması gibi haklı isteklerimizi dile getirdi.

İtilaf Devletleri’nin teklif ettiği antlaşma esasları Sevr Antlaşması’nın biraz hafifletilmiş maddelerine dayanıyordu. Bu nedenle Misak-ı Millî ile uyuşmayan teklif kabul edilmedi. Londra Konferansı antlaşma yapılamadan dağıldı. Bu konferansın en önemli sonucu yeni Türk Devleti’nin İtilaf Devletlerince resmen tanınması oldu. Avrupa kamuoyunda Türklerin barış istemedikleri ve antlaşma masasına oturmadıkları yönündeki genel anlayış geçersiz hâle geldi.

5. Türk-Afgan Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921)

Türk heyeti Sovyetler Birliği ile görüşmeler yapmak için Moskova’ya gitmişti. Türk heyeti bu şehirde bağımsızlığını yeni kazanan Afganistan’ın temsilcileri ile görüşmelerde bulundu. Türk ve Afgan heyetleri arasında Türk-Afgan Dostluk Antlaşması imzalandı (1 Mart 1921). Bu antlaşma ile her iki taraf birbirinin bağımsızlığını tanıdı. Taraflardan birine yapılacak bir saldırının, diğer tarafa da yapılmış sayılacağı kabul edildi. Afganistan’a eğitim alanında destek olmak için Türk öğretmenlerin ve subayların gönderilmesi kararlaştırıldı. Böylece iki ülke arasında gelecekte daha da kuvvetlenecek iyi ilişkilerin temeli atıldı (Görsel 3.15).

6. İstiklâl Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921)

Millî marşlar ait olduğu milletin tarihini ve kültürünü yansıtan, o millete güven aşılayan, birlik ve beraberlik bilinci kazandıran en önemli değerlerdendir. Aynı zamanda bayrak gibi ait olduğu ülkenin bağımsızlığını simgeleyen başlıca sembollerden biridir. Osmanlı Devleti Dönemi’nde devleti temsil eden bir millî marş yoktu. Millî Mücadele Dönemi’nde bu eksikliğin giderilerek Türk milletinin düşmana karşı ortaya koyduğu mücadele azmini yansıtacak bir millî marş yazılmasına karar verildi. Bu amaçla Maarif Vekâleti (Eğitim Bakanlığı) tarafından bir yarışma açıldı. Seçilecek esere para ödülünün verileceği yarışmaya çok sayıda şiir katıldı. Ancak bu şiirler komisyon tarafından beğenilmedi. Maarif Vekili Hamdullah Suphi (Tanrıöver), para ödülü olduğu için yarışmaya katılmayan Mehmet Âkif’e (Ersoy) yarışmaya katılması için bir mektup gönderdi ve para ödülünü kaldıracaklarını belirtti (Görsel 3.16). Bunun üzerine Mehmet Âkif, ordumuza ithaf ettiği İstiklâl Marşı adlı şiiri yazdı.

İstiklâl Marşı TBMM’de Hamdullah Suphi tarafından daha ilk mısraları okunurken alkışlarla karşılandı. TBMM 12 Mart 1921’de şiiri millî marş olarak kabul etti. İstiklâl Marşı 1930’da Zeki Üngör tarafından günümüzde söylendiği şekilde bestelendi. Mehmet Âkif kendisine verilmek istenen para ödülünü kabul etmeyerek bir yardım kuruluşuna bağışladı.

Soru: Mehmet Âkif İstiklâl Marşı’nı yazdıktan sonra neden “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın.” demiş olabilir? Açıklayınız.

• Cevap: Mehmet Âkif, İstiklâl Marşı’nı milletin büyük bir mücadele ve zorluklar içinde olduğu bir dönemde yazmıştır. Bu sözüyle, milletin bir daha böyle zor ve acı bir duruma düşmemesi temennisinde bulunmuştur.

8. Sınıf Semih Ofset Sek Yayınları İnkılap Tarihi Ders Kitabı Sayfa 98 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.