

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Melis Yayınları Sayfa 239

“12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 239 Melis Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Melis Yayınları Sayfa 239
(…) bağıra bağıra söylemeyi, satıcı elbette güzel bulmaz. (…) Halk satıcısı bunu bilir ve müşterilerine daha nâzik bir dille seslenebilmek için, sattığı şeyi bâdem güzelliğiyle süslemeye, yumuşatmaya çalışır. O, böyle satarken, siz sokaklarınızda ilkbaharın çiçek veren ilk güzel ağacının bahar manzarasını ve bu görünüşün neş’esini duyarsınız.
Satıcılıkta böyle “mecazlar” kullanış, Türk halk ticâretine henüz maddeci batı reklâmcılığı girmeden evvel, asırlarca yaşamış, yerli bir reklam zekâsıdır.
*
(…)
Hâlid Ziyâ Uşaklıgil, “Ben eski Bâbıâlî kâtiplerinden işittiğim süslü dili sevdiğim gibi, Aksaray’da karpuz sergisinde müşteri ayartmak için çığırtkanlık eden Türk delikanlısının türlü zarâfetlerle dolu Türkçesini de sevdim.” diye öğünür. Bu, Türk milletinin yarattığı ve yaşattığı bütün kelimeleri, bütün söyleyişleri sevebilme rûhudur; ister Türkçe, ister Türkçeleşmiş her kelimeyi, her söyleyişi, onların halk dilinde büründükleri güzellikleri ve incelikleri bile bile sevebilme anlayışıdır.
Böyle anlayışlar, ya milletin kendisinde yâhut yetiştirdiği hakîkî büyüklerin rûhunda ve iz’ânında bulunur.
Hâlid Ziyâ’nın hoşlandığı bu sergilerde “karpuz”lar neden “kurâbiye” diye satılır? Karpuzla kurâbi-
ye arasındaki ince benzerliği ve çok mânâlı ortak vasıfları, zeki Türk halkı, nasıl ve nereden bulur?
*
Armud’un reklam dilindeki adı, neden “tereyağı”dır? “Kavun”ları, ne diye bir isim söylemeden “bal kutuları” diye satarlar? Sokaklarda “çiy bal” sesleri, niçin semâmıza dut mevsiminin geldiğini müjdeler?..
“Mustâbey” adı da tek başına bir armudun adıdır. Ancak burada ne armud ne de “Mustâbey”, bir hakaret mânâsında değildir. Çünkü bu “Mustâ Bey”, rivâyete göre herhangi bir şahıs değil, büyük hürmet gören bir insandır: “Bizim öz mûsikîmizin pîri” bilinen Büyük Itrî, o engin mûsikîsinden başka, İstanbul surları dışında bir çiçek ve meyva bahçesi sâhibiydi. Itrî’nin asıl adı “Mustafa” olduğu için, merakla işleyerek elde ettiği bir çeşit armuda halk “Mustâbey” armudu demiş fakat bunu söylerken Itrî’ye olan derin sevgi ve hürmetinden bir zerre eksilmemişti.
(…)
“Yâsemin, lâle, sümbül, gül, menekşe, zerrin, zanbak, şekâyık, nilüfer, nar ve şeftâli”, daha birçok benzerleriyle birlikte, sâde bahçede birer çiçek değil, aynı zamanda dilde birer mecazdır.
(…)
Bütün bu isimler, sözler ve söylenişler Türkçenin var olduğu asırlardan beri her kelimeyi başka başka manalarda kullanmayı zevk edinmiş bir halkın îcâdıdır. Tarihin hiçbir devrinde çağdaş medeniyet dilleriyle kelime sayısı bakımından bir hizaya gelmemiş Türkçe’nin aradaki boşluğu doldurmak dehâsı da böyledir. Her kelimeyi birçok güzel mânâlarla süslemek…
(…)
Nihad Sâmi BANARLI, Türkçenin Sırları (Kısaltılmıştır.)
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
12. Sınıf Melis Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 239 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
Yeni Yorum