

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Melis Yayınları Sayfa 148

“12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 148 Melis Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Melis Yayınları Sayfa 148
seciyesinden, varlığından, rûhundan bir koku almak istiyorum. Beni memnun etmek istiyorsan onun mânevî hüviyetini, heyecanlarını, san’at aşkını târif et!
Uzun boylu, lâcivert gözlü İrfan Paşa öldü. Fakat şu kâğıtlara bıraktığı düşünce ve îmân yaşıyor.
(…)
Düşünmek ne güzel şey! Düşünmek de rûhun istidadı derecesiyle mütenasip! Düşünmeli… bozuk bir makine gibi köhneleşmiş, paslanmış bir dimağdan, düşünen, araştıran dimağ elbette hayırlı idi.
Aliye, durgun tenbel bir kafayı, ölmüş farzeder. Düşünmeli… Fakat neyi? O, şimdiye kadar pek çok şeyler düşünmüş fakat bütün bu düşünceler, hayâtın kabuğundan ileri gitmemiş, tefekkürü huzmesi, dünyânın dış yüzünde dağılarak, derinlere, nüfuz edememişti. Neden bizzat kendini, kendi varlığının mânâsını hedef alan bir tefekkürü şimdiye kadar ihmâl etmiş de gerçek kıymeti olmayan düşüncelerin birinden kurtulurken diğerinin içine yuvarlanmıştı.
Halbuki şimdi büyük babasının fikir âlemi bütün düşüncelerinin yerini tutan hemen tek gaye olmuştu. Artık o, hayat karanlığını ışıklandıran bir meş’ale, coşkun rûhuna ziyâdâr bir yoldu.
— Haydi baba, gidelim seninle büyük babamın notlarını karıştıralım…
Aliye yürüdü. Sezâî Bey gene kızını tâkîb etti. İrfan Paşa’nın, olduğu gibi muhafaza ettikleri al kadife ile döşenmiş odasına girdiler. Bu sadefli eşyânın yarım asırlık târihi, acaba bir gün gelip torununa, mûnis bir dekor olmak için mi kurulmuştu? Genç kız, bu odanın her tarafını ayrı ayrı sever, otursa incinecek, oturmasa darılacakmış gibi gelir. Sonra bu odanın Boğaz’a öyle hârikulâde bir bakışı vardır ki, insan kendini, hiç kimsenin erişemeyeceği bir yükseklikte, fezâda muallâk zanneder. Dağlar, deniz ve Boğaz’ın umûmî görünüşü, bu yüksekliğe nazaran çukur, âdeta çökmüş gibi kalır. Mamafih o, İrfan Paşa’nın odasına girince, dışarıya, tabiat güzelliklerinin bu emsâlsiz görünüşüne pek bakmaz; zîrâ odanın husûsiyeti, ona yetip artan bir kıymettedir.
(…)
Genç kız (…) defterin rast gele bir sahifesini açtı ve okumaya başladı:
“Tefekkür, benim güzel arkadaşım, sen beni bırakma, ben sensiz olamam! İrfan kendini bildi bileli tefekkürdedir. Neyi fakat? Kendi hiçliğini ve bütün eşyâda, bütün mükevvanatta gördüğü ilâhî şuûr, azamet, saltanat ve hikmeti!
Her bir zerre ile kendini gösteren bu azametten habersiz olan insan kalabalıklarının biçâreliğini…
Bir an kendini rabbânî kudrete karşı yokluğunu bilerek yaşamanın, beşeriyet kirleriyle yıllarca yaşamaktan daha âlâ ve faydalı olduğunu…
Mamafih tefekküre niyet mi olur?…”
Fakat tefekkür aşksız olmaz; aşkı olan da hakîkattan uzak kalmaz. İnsan aşkla öyle bir hâle gelir…
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
12. Sınıf Melis Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 148 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
Yeni Yorum