11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 52
“11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 52 Gizem Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 52
“Kıyak olur vallaha baba!”
“Haydi öyleyse!”
(…)
Yan yana iki oda, bir mutfaktan ibaret ev, derme çatma bir gecekonduydu ama pekâlâ da yetiyordu.
(…) Babası kollarını çemirlemiş, işe girişmişti bile. Tepesine dikildi, elleri arkasında, bir müddet seyretti, öyle canlı, öyle yürekten çalışıyordu ki. Tersine tersine çaldığı bıçak balığın pullarını insafsızca söküp atıyordu.
Bir ara, “Ayhan!” dedi.
“Efendim?”
“Maltıza ateş koy!”
“Peki babacığım.”
Sami neşeli bir ıslıkla işine devam etti. Karısı gelince masayı hazır bulacaktı. Sokak kapısını gene kim bilir nasıl deli deli çalacaktı! Ya balık kokusunu duyunca? (…) “Sen,” diyecekti, “sen Sami, sen var ya, sen dünyanın en iyi, en akıllı kocasısın!”
Güldü.
Elleri daha canlı, daha kudretli işlemeye başladı.
Balıklar kızarmış, yeşil salata, kırmızı turpla işli salata tabağı masaya konmuş, taze ekmek dilimlenmişti. (…)
Sami gözlerini pencereye çevirdi. Uzak, çok uzaklardaki sırtların gerisine güneş batalı hayli olmuştu. Batının kızıllığı gölgelenmekteydi. Saat olsun olsun yedi, yedi buçuktu. Daha önce dönemezlerdi. Beş çocukla da Sarıyer’e gidip gelmek… Sabahleyin kendisi izin vermişti. Bir teyzesi, biricik teyzesiydi. Ayda, iki ayda bir gidip görmek de hakkıydı kadının.
Pencereden çekildi. Kitaplarının bulunduğu dolaba gitti. Dizi dizi kitaplar arasından bir kitap çekti aldı önce, sonra karısının duvarda asılı duran genç kızlık fotoğrafı gözüne ilişti. Durdu, heyecanla bakmaya başladı: Hey gidi yıllar! On altı, on altı koca yıl önce… Gene böyle, Yeşildirek’teki dokuma atölyelerinden birinde işçiydi. Sabahın erken saatlerinde Haliç vapurunu omuz omuza dolduran işçilerle birlikte gidip gelirdi. Fethiye de her sabah aynı saatte Kasımpaşa İskelesi’nden vapura girer, kıvır kıvır sarı saçları, mavi gözleri, çoğu sefer sırtından eksik etmediği kırmızı yün ceketiyle ikinci mevkiin kapısı önünde dikilirdi. Sami onun Yeşildirek’teki çorap atölyelerinden birinde çalıştığını bilirdi. Bir- birleriyle tek kelime konuşmadıkları hâlde, sözleşmişler gibi, her sabah aynı vapurun aynı merdiveni başında dikilirler, göz altından bakışırlardı.”
(…)
İçini çekti.
Oğlu, “Ne o baba?” dedi, “Deryada gemilerin mi battı?”
“Hayır Ayhan, fakat annenler…”
Ayhan babasının boynuna sarıldı:
“Canım babacığım… Annemler ne zaman bir yere gitse böyle oluyorsun.”
“Böyle oluyorum yavrum, elimde değil.” “Gönderme o hâlde… “
“Nasıl? Onun arzusuna karşı mı geleyim?”
Elinde kitap, pencereye gitti. Uzakların kızılı alacakaranlıkta erimişti.
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
11. Sınıf Gizem Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 52 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.