Evvel Cevap
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 186
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Gizem Yayınları
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 186

“11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 186 Gizem Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 186

yaştan beri direndim, çırpındım. Bütün bu mahrumiyetlerle bu lekeyi temizledim, sanıyordum. Halbuki ben, açık alınla yaşamaya en lâyık bir insanım. Bunu söylediğim için beni ayıplamazsınız. Titizliğimi elbette mazur görürsünüz.
Bu, bir kuvvetli sinir buhranıydı. Muallimin gözlerindeki yaşlar kuruyor, yanaklarının etleri çekiliyor, sesi tıkanıyordu. Maamafih, en bitkin göründüğü bir dakikada birdenbire toplanıyor, umulmaz bir cebrinefs ile kendine hâkim oluyordu.
Yavaş yavaş ayağa kalktı, bileklerini tekrar masaya dayadı, soğuk ve haşin bir sükûnetle:
— İstanbul’a gitmeyeceğim, dedi. Bu Mürşit Efendi’yi tanımıyorum… Tanımamakta da kendimi haklı görüyorum… Madem ki öleceği varmış… Bir köşeye çekilip kendi kendine ölebilirdi. Velevki böyle bir dakika biz yüzyüze gelemeyiz.
Bunları söyledikten sonra Maarif Müdürüne başıyle hafif bir selâm verdi, kapıyı vurarak çıkıp gitti.
Tevfik Hayri, onu derin bir sükûnet ve hayret içinde dinlemiş, söyleyecek söz bulamamıştı. Daha doğrusu onunla bu mesele üzerinde fazla konuşmak içinden gelmemişti. Yüreğinde anlaşılmaz bir sıkıntı, bir hoşnutsuzluk, ağzında garip bir acılık vardı. Başmuallimin hareketini iyi bulmamıştı. Tafsilâtını bilmemekle beraber bu sergüzeşti az çok tahmin ediyordu. Bu Mürşit Efendi, herhalde fena bir adamdı. Ailesini ezmişti, belki de Zehra’nın söylediği gibi ailesinde ölümlere, sükûtlara sebep olmuştu. Bu gayyur ve namuslu kızın onun yüzünden çok çektiği muhakkaktı. Fakat ne de olsa bu, ölüm döşeğine yatmış bir baba idi. Böyle bir saatte bütün kinler unutulur, buna mukabil uzak zamanların velevki pek mahdut bir iki müşfik hatırası uyanırdı. “Madem ki öleceği varmış, bir köşeye çekilip kendi kendine ölebilirdi.” İnsan bu sözü, sevmediği, zararını gördüğü bir insan, hatta bir baba için sarfedebilirdi. Fakat onun öldüğü, yahut ölmek üzere bulunduğu dakikada değil. Maarif Müdürü, Zehra hakkında acı bir hayal kırıklığına uğramıştı. Çıkarken ona bir şey söylememiş olmasının sebebi buydu.
Masanın başına oturdu; dalgın ve neşesiz çalışmaya başladı. Maarif Müdürü, bir saat sonra öğle yemeğine çıkıyordu. Merdiven başında tekrar başmuallim ile karşılaştı. Zehra, giyinmişti. Elinde bir çanta vardı. Artık büsbütün sakindi. Biraz evvelki vak’adan utanmış gibi başını önüne eğerek:
— Düşündüm… Gitmeğe karar verdim, dedi.
Tevfik Hayri, sadece:
— Pek güzel, dedi.
Sonra, bir hademe çağırdı. Zehra’yı iki saat uzaktaki istasyona götürmek için bir otomobil bulmalarını tembih etti. Ayakta üç beş dakika konuştular. Fakat yalnız işlerden bahsettiler. Vak’aya temas edecek bir şey söylemekten ikisi de çekindiler.
(…)
(Zehra İstanbul’a trenle gider. Yolculuk sırasında geriye dönüş tekniğiyle Zehra’nın aile dramı anlatılır. Teyzesi Ruhsar, zalim bir koca tarafından katledilmiştir. Teyzesinden dört yaş küçük olan annesi Meveddet de Zehra’nın babası Mürşit Efendi’den çok çekmiştir. Zehra’nın kendisinden dört yaş büyük ablası Feriha babasının baskısına dayanamayarak on dört yaşında veremden ölmüştür. Mürşit Efendi, Zehra’yı kimseyle görüştürülmemek koşuluyla Mara- bet (Rahibe) Mektebine yazdırmıştır. Bu arada uzunca bir süredir hastalıkla boğuşan annesi ölmüş, anneannesi de felç geçirmiştir. Zehra on dört yaşında Marabet Mektebinden ayrılmış, Darülmuallimatın (Öğretmen Okulu) açtığı sınavı kazanarak beş yıl sonra öğretmen olmuştur. Zehra İstanbul’da kendisine verilen öğretmenliği kabul etmeyerek bir arkadaşıyla görev yerini değiştirmiş ve Anadolu’daki bir kasabada göreve başlamıştır.
İstanbul’a varan Zehra, babasının hasta olarak yattığı eve gider. Uzaktan akrabaları olan Vehbi Efendi, iki hafta önce Mürşit Efendi’yi sokakta görmüş, ona acımış, onu evine getirmiştir.

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır. 

11. Sınıf Gizem Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 186 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

Ders ve Çalışma Kitabı Cevapları
Benzer İçerikler

Yeni Yorum