10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 159
“10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 159 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 159
Adam devam etti:
— Paramın neredeyse tamamı bende. Dört günden beri, sadece Grasse’da arabaların yüklerini boşaltarak kazandığım yirmi beş santimi harcadım. Rahip olduğunuza göre, size zindanda da bir rahibimiz olduğunu söyleyeceğim. Bir gün bir piskopos görmüştüm. Ona monsenyör diye hitap ediyorlardı. Marsilya’daki Majore’un piskoposuydu. Rahiplerin üstüydü. Bilirsiniz, bağışlayın, yanlış söyledim, ama bu konular bana o kadar yabancı ki! Siz bizleri anlarsınız! Zindanın ortasında bir sunağın üzerinde ayin düzenledi, başının üzerinde altından sivri bir şey vardı. Öğlen ışığında parlıyordu. Biz üç yanda sıraya girmiştik, karşımızda fitilleri ateşlenmeye hazır toplar vardı. Onu iyi göremiyorduk. Çok uzakta olduğu için onu duyamıyorduk. İşte piskopos budur.
O konuşurken piskopos ardına kadar açık duran kapıyı kapamaya gitmişti.
Geri gelen Madam Magloire masaya bir tabak koydu.
— Madam Magloire, dedi piskopos, o tabağı ateşe en yakın yere koyun. Ve konuğuna dönerek ekledi: Alplerde gece rüzgârı sert olur. Üşüdünüz mü, mösyö?
O yumuşacık ciddi sesi ve içtenliğiyle her mösyö deyişinde adamın yüzü aydınlanıyordu. (…)
— Şu işe bakın, diye ekledi piskopos, pek de iyi aydınlatmayan bir lamba.
Piskoposun ne demek istediğini anlayan Madam Magloire monsenyörün yatak odasındaki şöminenin üzerinde duran iki gümüş şamdanı yakıp masanın üzerine bıraktı.
— Sayın rahip, dedi adam, iyi yürekli bir insansınız, beni aşağılamayıp evinize kabul ediyorsunuz. Mumlarınızı benim için yakıyorsunuz. Yine de, sizden nereden geldiğimi ve bahtsız bir adam olduğumu saklamadım.
Yanına oturan piskopos ona hafifçe dokundu:
— Bana kim olduğunuzu söylemeyebilirdiniz. Burası benim değil İsa’nın evi. Bu kapı içeri girene adını değil bir derdi olup olmadığını sorar. Yorgunsunuz, aç ve susuzsunuz; hoş geldiniz. Bana teşekkür etmeyin ve sizi evime kabul ettiğimi söylemeyin. Burada sadece bir barınağa ihtiyacı olanlar kendi evinde sayılır. Size bu evin benden çok size ait olduğunu söylüyorum. Buradaki her şey size ait. İsminizi bilmeme ne gerek var? Zaten siz söylemeden önce de benim için bir isminiz vardı.
Adam şaşkın gözlerini fal taşı gibi açtı:
— Gerçekten mi? İsmimi biliyor muydunuz?
— Evet kardeşim, diye yanıtladı piskopos.
— Bakın sayın rahip! diye haykırdı adam, buraya geldiğimde çok açtım, ama o kadar iyi yüreklisiniz ki, nasıl oldu bilmiyorum, açlığımı unuttum.
Piskopos bakışlarını ona yöneltti:
— Çok acı çektiniz mi?
— Ah! Kırmızı mahkûm kazağı, ayakta pranga, üzerinde uyumak için bir tahta, sıcak, soğuk, iş, kürek mahkûmluğu, bir tek söz için katıksız hücre hapsi, yatakta hasta yatarken bile zincire vurulma. Köpekler, köpekler daha mutludur! On dokuz yıl! Kırk altı yaşındayım. İşte elimde sarı bir kimlik var.
— Evet, dedi piskopos, kasvetli bir yerden çıkmışsınız. Dinleyin. Tanrı, gözleri yaşlarla kaplı bir günahkârın pişmanlığını, yüz dürüst insanın beyaz elbisesine tercih eder. O kederli mekândan insanlara kin ve öfke duyarak çıkarsanız, acınacak hale düşersiniz; oradan iyi, temiz, barışçıl düşüncelerle çıkarsanız hepimizden daha değerli olursunuz.
Bu arada, Madam Magloire akşam yemeğini masaya getirmişti; mönüde sudan, zeytinyağından, tuz ve ekmekten, (…) bir parça koyun etinden, incirden yapılmış bir çorba, taze peynir ve kalın bir çavdar ekmeği vardı. (…)
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 159 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.