10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Sayfa 62
“10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 62 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 62
HERKESİN DOSTU ANTON*
Tümüyle söz özgürlüğüne dayanarak, dünyanın büyük gücü olan paraya boyun eğmemek ve bir tek düşman bile kazanmadan insanlar içinde yaşayabilmek gibi yaşamın en güç iki şeyini bana öğretmiş olan bu adamı unutursam nankörlük etmiş olurum.
Eşine rastlanılması güç olan bu adamı bir rastlantı sonucu tanıdım. O zamanlar küçük bir kasabada oturuyordum. Bir akşam köpeğimi yanıma alarak dolaşmaya çıkmıştım. Yolda köpeğim aniden ilginç hareketler yapmaya, yerlerde yuvarlanıp ağaçlara sürtünmeye başladı. Sürekli bağırıp inliyordu.
Acaba nesi var diye şaşkınlıkla bakındığım sırada yanımdan birinin geçtiğini fark ettim. Yaklaşık otuz yaşlarında, şapkalı bir adamdı. Dilenci olduğunu düşünerek elimi cebime atmak üzereydim ki çok sakin bir tavırla ve mavi gözleriyle, eski bir tanıdıkmış gibi, gülümseyerek bana baktığını gördüm.
“Bu zavallı hayvana bir şey olmuş” diye eliyle işaret etti. Sonra köpeğe dönerek, “Gel bakayım,” dedi. “Şimdi anlaşılır.”
Bu arada, sanki iki eski dostmuşuz gibi, bana da “Sen” diye hitap ediyordu. Samimiyetine kızamadım, çünkü hali bana iyi yürekli ve dost bir kişi duygusunu veriyordu. Peşinden giderek ben de yanına, bir banka oturdum. Keskin bir ıslık çalarak hayvanı çağırdı.
Fakat şaşılacak şey… Yabancılara karşı güvensiz olan köpeğim hemen geldi ve başını bu tanımadığımız adamın dizlerinin üstüne koydu. Adam, duyarlı olduğu anlaşılan parmaklarını hayvanın sırtında gezdirerek muayene ediyordu. Sonra “İşte buldum!” diye bağırdı. Hayvanın bağırmasından, bu sırada can acıtıcı bir ameliyat geçirmekte olduğunu fark ediyordum. Fakat buna karşın kaçmaya çalışmıyordu. Sonunda adam köpeğimi bıraktı.
Yabancı adam elinde tuttuğu bir şeyi havaya doğru kaldırmış “İşte kurtuldun, artık yine istediğin gibi koşabilirsin,” diyerek gülümsüyordu. Köpek koşup giderken o da ayağa kalktı. Başını hafifçe eğerek beni selamladı ve “Haydi, eyvallah” diyerek yoluna devam edip gitti. O kadar çabuk uzaklaşmıştı ki bu zahmetine karşı kendisine bir şey vermek şöyle dursun, “Teşekkür ederim” demeyi bile düşünecek zamanım olmamıştı.
Eve döndüğüm zaman onun ilginç hâlini düşünmekten kendimi alamıyordum. Karşılaşmamızı aşçımıza anlattım.
“Ona Anton derler,” dedi. “Böyle şeylerden anlar.”
Hangi işte çalıştığını, neyle geçindiğini sordum.
Aşçımız, kendisine çok ilginç şeyler soruluyormuş gibi şaşırarak,
“Hiç!… Ne işte çalışacak?.. İşi ne yapacak?” dedi.
“Peki, anladım ama… Dünyada herkesin yaşamak için bir iş sahibi olması gerekli değil mi?”
“Anton, için gerekli değil. Ona herkes bir şeyler verir… Paraya hiç aldırdığı yoktur. Para onun için gerekli değil.”
(…)
Yaşamının gizemini keşfetmeye karar verdim. Kısa bir zaman sonra da aşçımızın haklı olduğunu gördüm. Adının Anton olduğunu öğrendiğim kişinin gerçekten bir işi yoktu. Sabahın erken saatlerinden akşama dek, görünüşte hiçbir amacı olmaksızın, kentin sokaklarında dolaşıyor, yalnızca dikkatli bakışlarıyla her şeyi gözlemliyordu. İşte böylece, örneğin bazen bir arabacıyı durdurup atın koşumlarının iyi takılmadığını söylüyor ya da bir bahçeye uğrayıp tahta parmaklıkların çürümüş olduğunu sahibine gösteriyordu. Bu işleri genellikle kendisine yaptırırlardı, çünkü onun hiçbir zaman para kazanma hırsıyla böyle davranmadığını, yalnızca yürekten bir dostlukla yapmak istediğini herkes bilirdi.
(…)
Her yerde her türlü işi yapan birçok insan vardır. Anton’un özelliği, yaptığı iş ne kadar ağır ve zor olursa olsun, ancak bir günlük yaşamasına yetecek kadar para kabul etmesiydi. Bu gereksinimini sağlamış olduğu günler artık hiç para almazdı: “Canım, gerektiği zaman ben seni bulurum” derdi. Artık iyice anlamıştım ki, herkesin yardımına koşmaya can atan bu küçük adam, kendisi için, tümüyle yeni bir ekonomik sistem keşfetmişti. İnsanlara güveniyordu.
Herkesin ona ne denli özel bir saygı gösterdiğini anlamak için Anton’u sokakta görmek yeterliydi. Herkes onun elini sıkardı. Bu basit, açık yürekli adam kasabanın sokaklarında, evlerini gözden geçirmekte olan zengin bir kişi gibi gururlu ve sevimli bir biçimde dolaşırdı. Her kapı ona açıktı. Her masaya oturabilirdi. Her şey emrine hazırdı.
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 62 Cevapları ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.