10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Düşler Yayıncılık Sayfa 189
“10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 189 Düşler Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Düşler Yayınları Sayfa 189
kıtasını çiziyorum… Gözlerim dumanlanıyor… Ellerim titriyor ve korkuyorum. Asya kıtasını çizdim. Merhum Midhat Paşa, gür sesiyle sordu:
— Şam nerede?
Bir ufak yuvarlak yaptım, “Dımışk-Şam” diye yazdım.
— Sen nerelisin, oğlum?
— İstanbullu, efendim.
— İstanbul’dan Şam’a denizden geldiniz değil mi?
— Evet.
— Bir de karadan gel bakayım…
Hocamız İstanbul’dan Mekke’ye giden “Surre” yolunu öğretmiş olduğu için derhal Üsküdar, Eskişehir, Konya, Adana, Halep kervan hattını çizdim… Hava da sıcaktı ve ben müthiş ter döküyordum… Merhum Midhat Paşa’nın babamın elinden tutup ona parlak bir şey verdiğini hayal meyal gördüm.
Midhat Paşa altın kurşun kalemini benim için babama vermişti ve o kalemi saat kordonumun ucuna taktığım zaman galiba birkaç parmak uzamıştım. Babam, ben yüz bulmayayım diye alışkanlık edindiği ciddiliğini bir gün için bozmuştu.
Huzur imtihanına çıkışım şerefine bizim evde ziyafet vardı. Aşçı kendine yamaklar almıştı. İstanbul yemeklerinden oluşan tablaya bir tabla Şam yemekleri ilave etmişlerdi: Kubbe, şeyhulmahşi, fıstıklı baklava, keşkülifıkara ve daha birçok Arap yemeği vardı. Dört dilim kalın Cezayir fesli ve iki karış mavi ipek püsküllü ve harmaniyeli, Trablus kuşaklı, Hint kumaşından entarili, kırmızı yemenili birçok Arap beyi ve ağası davetliydi. (…) Şenlikli günlerde Şam’da geçerli olan bir gelenek üzere haremdeki kadınlar evin toprak damına çıkmış, “Avuha” diye bağırıyorlardı ve ben durmadan, altın kurşun kalemimi okşuyordum. Ah! Herkes göreyim dese de çıkarıp âleme göstersem diye etrafa bakıyordum.
Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nda
“Dilijans” arabası üç çift atıyla şafak sökerken Şam’dan hareket etmişti. Şam ile Beyrut arasındaki mesafeyi 12 saatte almak için saatte bir hayvanları değiştirerek Beyrut’un tozlu şosesinde koşuyordu. Ben çok seviniyordum. İstanbul’a gidiyoruz diye keyfim son derece yerindeydi. Huzur imtihanından bu yana aylar geçmişti. Midhat Paşa, İzmir vilayetine gönderilmişti. Babam da Ankara Defterdarlığı’na atanmıştı. Ben çiçek hastalığına tutulup çok tehlikeli zamanlar geçirmiştim. Huzur imtihanını vermiş, ağır hastalıktan kurtulmuş olmakla babamın pek kıymetlisi olmuştum ve en çok İstanbul’da Süleyman Sudi Efendi’yi göreceğimiz için seviniyordum. Bana söz verdiği resimli kitaplar rüyama giriyordu.
İstanbul’a geldik. Üsküdar Doğancılar’da akrabamızdan birinin evinde bir hafta misafir kaldık. Sonra Bursa yoluyla Ankara’ya gittik… Bu, hakkıyla anlayarak yaptığım ilk yolculuktu. Bursa’da Ahmet Vefik Paşa’nın yuvarlak sakallı çehresi, (fesinin) mavi ipek püskülü, korumasına aldığı tiyatrosu zihnime kazınmış kuvvetli hatıralardandı. Paşa’nın tiyatrosunda merhum Namık Kemal’in Zavallı Çocuk’unu izledim. İlk gördüğüm tiyatro buydu. Zihnim hep bununla meşgul olarak Bursa’dan landoyla Ankara yolunu tuttuk. Arkamızda önümüzde atlı zaptiyeler gidiyordu. Yollarda hiç emniyet yoktu, arabamızı üç hayvan zor çekiyordu. Ahu Dağı’nı aştık; Bozüyük’ten, Eskişehir’den geçtik ve bir hafta sonra Ankara’ya geldik.
Ankara’nın o zaman bende bıraktığı hatıra, orada oturmak zorunda bırakılmış Telgraf Nazırı Agâh…
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Düşler Yayıncılık Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 189 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.