

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Beşgen Yayınları Sayfa 205

“10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 205 Beşgen Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Beşgen Yayınları Sayfa 205
Naim Efendi, odanın bir tarafını kaplayan uzun bir erkân minderinin ucundan, yarı diz çökmüş, yarı bağdaş kurmuş bir vaziyette, kafesi kaldırılmış, fakat camı indirilmiş bir pencereden dışarıya bakıyordu. Arkasında beyaz pikeden iki sıra iri, sedef düğmeli, pamuksuz bir uzun hırka, başında aynı pikeden bir takke vardı. İnce uzun çehresi her vakitten ziyade solgun ve çizgili, gözleri her vakitten ziyade çukurlaşmış görünüyordu; damadı içeri girer girmez yerinden kalkmak ister gibi bir hareket yaptı ve eliyle önündeki koltuğu işaret ederek:
“Buyurunuz rica ederim,” dedi.
Dirseğini dayadığı bir uzun yastığın altından küçücük bir anahtar külçesi çıkardı. Yanıbaşında, minderin üstüne konmuş sedef kakmalı büyükçe bir çekmeceyi açtı, içinden üç tane mektup çıkardı. Bunları, bir şey söylemeksizin Servet Bey’e uzattı ve başını tekrar pencereye çevirdi. Servet Bey, ancak birer saniye devam eden bir müddet zarfında üç mektuba sırayla göz gezdirdi; sonra tıpkı kayınpederinin yaptığı gibi, kâğıtları lakayt bir tavırla sedef kakmalı çekmecenin üstüne bıraktı.
Naim Efendi, göz ucuyla damadının mektupları okumadan iade ettiğini gördü ve dedi ki:
“Niçin okumadınız, efendim?”
Servet Bey, dik dik ihtiyar adamın yüzüne baktı:
“Çünkü,” dedi; “bana verdiğiniz mektupların üçü de imzasızdır. Bendeniz, müddeti hayatımda ne imzasız mektup yazdım, ne de imzasız mektup okudum. Terbiyem ve tabi olduğum prensipler buna müsait değildir.”
Bunları söylerken acı bir tebessümle gülüyordu. Naim Efendi birdenbire yüzüne bir sille inmiş gibi şaşırdı kaldı; ne diyeceğini bilemedi:
“Vakıa ben de bu yaşıma kadar hiç kimseye imzasız mektup göndermedim, ne de kimse bana gönderdi. Bu husustaki taassubunuza iştirak etmemekle beraber, doğrusu prensibinizi şayanı takdir görürüm. Fakat bu sefer lütfen, benim hatırım için prensibinize mugayir bir harekette bulunuveriniz…”
Servet Bey, kendisinden bir şey rica edilen bir adam tavrını takındı:
“Ne hacet efendim… Bu mektuplardan bana da geldi,” dedi; “derhal yırtıp attım. Fakat, şöyle bir göz gezdirmek dolayısıyle neden bahsettiklerine aşağı yukarı vakıfım. Ne garip memleket! Flerkes işini gücünü bırakmış, nelerle meşgul oluyor! Fley gidi, haysiyet, namus hey!.. Haysiyetli, namuslu adam, imzasız mektup yazar mı rica ederim? İmzasız mektup yazan bir adamın haysiyet ve namus hakkında bir fikri olabilir mi? İmzasız mektup yazıyorlar. Kime, niçin?
(…)
Naim Efendi, damadına uzattığı mektupları kendisi yazmış gibi, mahcup oluyordu; oturduğu yerde ezildi, büzüldü:
“Rica ederim, hiddet buyurmayınız, rica ederim…” dedi. “Maksadım, sizinle ailemize müteallik bir mesele için hasbıhal etmekti. Ben de sizin gibi, çirkin bir dedikodudan ibaret…”
“İftira deyiniz, tezvir deyiniz… Abdülhamit devrinin bu millete terk ettiği anane-i ruhiye…” [ruh alışkanlığı]
“Evet, evet, hakkı âliniz var. Bunun bir dedikodudan ibaret olduğuna zerre kadar şüphe etmiyorum. Fakat, anlamak istediğim şey şudur ki, acaba bu mektuplarda hakikate temas eden noktalar hangileridir? Mesela, bu mektupların birinde deniliyor ki…”
(…)
Naim Efendi, mektubun yalnız bu kadarcık yerini okuduktan sonra tekrar gözlüklerini çıkardı, mahfazasına koydu. Mahfazayı tekrar çekmecenin üzerine bıraktı ve büyük bir saffetle adeta yalvarır gibi Servet Bey’in yüzüne baktı:
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
10. Sınıf Beşgen Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 205 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
Yeni Yorum