Evvel Cevap
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Beşgen Yayınları Sayfa 199
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beşgen Yayınları
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Beşgen Yayınları Sayfa 199

“10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 199 Beşgen Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Beşgen Yayınları Sayfa 199

bütün maneviyeti yalnız bir ümidin tahakkukuna mun- tazır… Şöhret bulmak, edip olmak, herkesçe tanınmak, bugün o kadar acılıklarına göğüs vermek için hayatını zehirlediği bu edebiyat âleminin bir gün yüksek zirvelerine çıkmak ve ismini o kadar yükseltmek ki… O tasavvur ettiği yüksek payeye bir had bulamıyor; sonra da bu derece emellerine kapılıyor olduğundan kendi kendine utanıyordu. Edip olmak, şöhret olmak, senelerden beri bütün düşüncesi bu değil miydi?
Ta mektepte bir kimya kitabının üzerine başını dayayarak, gözleri ötede siyah tahtanın üzerinde unutulmuş, yarım kalmış bir cebir muadelesine dalarak; fikri bir hayal rüzgârı üzerinde, meçhul emeller fezasında uçtuğu zamanlardan beri bütün varlığını istila eden emel, iştihar arzusu değil miydi?
Ahmet Cemil daima aceleci ve telaşlı yürüyüşle, adeta koşarak Bâbıâli Caddesi’nin kenarından çıkarken şu kitapçı dükkânları, cam kapıların aralarından fark edilen şu kütüphane müdavimleri, bu matbaalar, sabahtan akşama kadar fikir ve sanat hareketlerinin münferit mecrası olan şu cadde bir gün olacak ki onun teshiri altına girmiş olacak. Şimdi birkaç eski mektep arkadaşıyla sekiz on kalem erbabından başka herkesin meçhulü olan bu genç, bugün koltuğunun altında bir iki kitapla buradan bir gölge gibi çıkarken bir gün olacak ki tesadüfen bir kitapçının dükkânına gözü isabet edecek olursa mektepten henüz çıkmış iki genç edebiyat müntesibinin birbirine kendisini gösterdiğini fark edecek… Ah! O zaman göğsü nasıl bir iftihar havasıyla şişecek! Şimdi oradan mevhum bir cisim şeklinde geçiyor; gören yok, bakan yok, lâkin o zaman.. Güzergâhında isminin yavaşça fısıldandığını işitecek ve ciğerlerinden sıcak bir şeyin aktığını duyacak…
Zaten bu neticeye, bu ümidin tahakkukuna şayan olmak için az mı ıstırap çekmiş, hayatın az meşakkatlerine mi tahammül etmişti? Bugün yirmi iki yaşında idi; fakat bu yaşa gelinceye kadar…
(…)
Hüseyin Nazmi gülüyor, haber vermediği için pek iyi etmiş olduğunu söylüyordu. Sonra birden arkadaşının, iki hafta içinde büyük bir hastalıktan çıkmış gibi duran zayıf, çökük çehresini, altlarında birer siyah daire beliren gözlerini, musibetin kahrıyla hırpalanarak ihtiyar olmuş görünen bu vücudu görünce Ahmet Cemil’in karşısında gülmek değil ağlamak lazım geleceğini hissederek durdu. O da, şu dakikada büyük matemlerden sonra birbirini seven iki kalbin ilk tesadüfünde hissedilen ağlamak arzusu ile Hüseyin Nazmi’ye bakıyordu. O vakit ikisinin de gözlerinde daha o mateme dair bir kelime teati edilmeden seri ihtilaçlar hâsıl oldu. Ahmet Cemil kendisini zapt etti. Fesini çıkarıp fırlatmak için arkadaşının gözlerinden gözlerini ayırdı:
— Vereceğin havadisi söyle… dedi.
— Havadis!.. Gidiyorum, o kadar…

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır. 

10. Sınıf Beşgen Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 199 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

Ders ve Çalışma Kitabı Cevapları
Benzer İçerikler

Yeni Yorum